Olan biten

Kelime hafriyatına katkı


Başbakan'ın sözlerinin yol açtığı en yaman zorluk, lafın neresinden tutulacağına karar verilememesi gibi görünüyor. En hazırcevap bildiklerimiz, meramlarını tehcir çağrışımının anlam kalıplarından farklılaştıramadı.

Türkiye'de Başbakan'ın her istediğinde gönderebilmesine amade ve gerektiğinde bir siyasi enstrüman olarak başvurulmak üzere bekletilen 100 bin kaçak Ermeni varsa eğer, herşeyden önce bir statü tanımlanmış olmak lazım. Yani devlet bu kaçak Ermenilerden habersiz değildir. Aksine her adımda temas halinde olduğu sonucunu çıkarabileceğimiz bir münasebet varsayabiliyoruz. O halde devlet, kaçaklarla ilk karşılaştığı yerde şöyle demiş olmalı: "Bak, sen kaçak işçisin. Bu durumu nasıl tanımlayacağımı bilemedim ama nasıl kullanabileceğim hakkında bazı düşüncelerim var. Vakti gelince kullanırım, bilmiş ol."

Mutlaka böyledir. Başbakan bunu, "Bizim hoşgörümüz sayesinde buradalar" diyerek açıklıyor. Ve tabi, onları göndermekten de bahsedebildiğine göre, demek ki aynı zamanda, Başbakan'ın hoşgörü dediği şeyin üstüne inşa edilmiş bu statü, bir siyasi enstrüman oluşu boyutuyla da deşifre olmuş oluyor.

Araya sokuşturulan bu "hoşgörü" var ya, bu her tanımsız şeyi rahatsızlık nedeni olmaktan kurtaran bir şey. Asıl ırkçılığın, asıl aşağılamanın ve asıl ötekileştirmenin kaynağı işte o. İlişkiyi egemenliğin motoru haline getiren şey aynı zamanda. Hoşgörmek çünkü, hoşgörülenin, onun için tarif edilen aşağılanmış statüye rızasını getiriyor. Dilenciye, sayenizde sizin kadar para sahibi olsun ve eşitiniz haline gelsin diye mi sadaka verirsiniz? Tam tersine. Öyle olursa aldatılmış hissedersiniz kendinizi. Bir çok insan, dilencilere para vermeyişini, kınayıcı bir tonlamayla "Sen bilmezsin bunları, senden benden iyi kazanıyorlar" diyerek gerekçelendirir. İç huzurunuza gıda taşıyacak hal, onun her gün, aynı köşede size el açtığını görmektir. Siz de her gün ona bozuk paralarınızı vererek kendi statünüzden memnun olma fırsatı yakalamış olursunuz. Bir dilenciniz varsa eğer, "iyi kalpli" ve "hoşgörülü" ve hatta "duyarlı" kıyafetlerini kuruşlar karşılığında üst üste giyebilirsiniz. 

Taraf'ta İHA'nın haberini alıntılayan Alper Görmüş, Varjan Gasparyan adındaki "Kaçak Ermeni"nin “Ermeni kimliğinden çıkmak istiyorum. Biz burada ekmeğimizi kazanıyoruz, karnımızı doyuruyoruz. Ben burada hasta olduğumda bana bakıyorlar, Ermenistan’da hasta olsaydım kimse bakmazdı. Yedi yıldır buradayım. Herkesle huzur içinde yaşıyoruz. Ben Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül için ölüyorum, onları çok seviyorum. Bu olaylar bitsin, biz Türkiye’den gitmek istemiyoruz.” şeklindeki sözlerini aktarıyor.

Endişe etmeyiniz. Başbakan bu yakarış karşısında gözyaşları içinde kalacak ve Varjan'ı sınırdışı etmekten vazgeçecektir. O sadece ruhunu beslemek istedi. Bu lezzetli yemeğe, azgın bir iştahla yumulacak.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.