Olan biten

Evrende başka canlılar var mı?

Dün idrak ettiğimiz mübarek derbi, Lugano'dan sözetmeksizin üzerinde anlamlı herhangi bir cümle inşa edilemeyecek maçtı. Bu maçın bir fenomen olarak hemen hemen tek başına Lugano'dan ibaret oluşunu zannederim bir kendisi, bir de ben biliyoruz. Belki kısmen de Marcio (evet ben öyle çağırmayı tercih ederim) Nobre. Bir kişi daha varsa lütfen beni varlığından haberdar etsin, ben de kendimi galakside kaybolmuş hissinden kurtarayım.

Fenerbostan golünde İsmail'in bu beşer kişi tarafından üst baş araması yapan polis cevvalliğiyle arkadan kavranarak tevkif edildiği hususu, yarım ağızla da olsa Erman Toroğlu'nun bugünkü yazısında işlenmiyor olsaydı, dilini diyanetini bilmediğim bi' uzak memlekette, bir sabah aniden uyanmış olduğuma hükmedecektim. Yayıncı kuruluş nerelere kurulup neleri nişan alıyorduysa artık (ki aralarında has Beşiktaşlı olduğunu söyleyerek iki yıl önce göz yaşları içinde teknik direktörlük mukavelesine imza atmış bir zat da istihdam olunmuş durumda) yüzlerce tekrar görüntüsü eşliğinde, Hakan'ın hatalı çıkıp çıkmadığını, ardından da "Zapo acaba kaleye doğru gerilemek yerine öne çıkıp rakibe mi çökseydi" seçeneklerini kurcalarken, bu greko-romen tarz aksiyona kadrajın bir parçası değilmiş muamelesi yapabildiler ya; sahiden helal olsun.

Bunu göremedikleri için haliyle, bu pozisyondan bir kaç dakika önce, cereyan eden ve Aurelio'nun kramponlarını Volkan'ın dalağına daldırmayı denediği pozisyonda asıl çerçeveyi olduğu gibi okuyabilmelerini beklemiyorsunuz. Eğer bu beşer bey, aynı polisiye tedbirlerle ense köküne çökmeyip beş santimcik olsun sıçramasına izin vermiş olsaydı, top, Volkan'ın ciyaklama mahaline intikal etmeden önce Nobre'nin kafasından kaleye gitmiş olacaktı. Sahada her an bir tabii afet bekliyormuş gibi bir haleti ruhiye gezdiren Çakırzade Cüncü Efendi hadi korktuğu başına geldi telaşıyla bunu atladı. Ya size ne oluyor? Abartısız 20 kere pozisyon gözünüzün önünde dansediyor. İnsan kahve fincanında görse tevil düşünmekten geri duramaz ya. Bunca körlük nerde "görülmüş"?

Lugano'nunki de tuhaf bir cesaret sahiden. Hani, Nobreyi ense kökünden kavrayıp, oradaki kalabalığın arkasına sürükleyerek boyunduruğunu saklamayı başaramasa, penaltı çalınmasına itiraz etmek için hiç mazeret bulamayacak. Bunu muhtemelen hesaplıyor.

Öteki tarafta da İsmail'i paketlerken golün iptalini göze alıyor. Oradaki riskin ciddiyeti de az değil yani.

İşte bütün bu saydığım gerekçeler muvacehesinde bu maçla alakalı olup da Lugano'nun üzerine inşa edilmemiş hiç bir fikri ve de hiç bir zikri, dikkate almamı kimse benden beklemesin. Almam!

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.