Olan biten

Süleyman Demirel

Havadan Sudan
- Havadan sudan para kazanmıştır... denir. Bugün sizlere, "su" işlerinden dolayı para kazanmış bir müteahhitten söz edeceğim.

Müteahhidin adı, Süleyman Demirel'dir... Demirel, I960 dönemi geldiğinde, Devlet Su işleri Genel Müdürüydü ve henüz askerlik görevini yapmamıştı. Bugüne kadar Demirel'in bir devlet memurundan daha çok para kazandığını kimse söyleyemez.

Öyleyse nasıl zengin oldu Demirel?

Şöyle...

Yük. Mühendis Süleyman Demirel, bir yandan Orta Doğu Teknik Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışırken, öte yandan da müteahhitlik yapmaktaydı. O günlerde, üniversitenin içme suyu inşaatı da ihaleye çıkarıldı, inşaatın keşif bedeli 5 milyon 750 bin liraydı. Demirel, -Ben bu inşaatı 4 milyon 100 bin liraya yaparım... diyerek hemen kolları sıvadı. Fakat ortaya küçük bir pürüz çıktı. Üniversite Kuruluş Yasası ve
Satmalına Yönetmeliği, üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışanların bu tür ihalelere girmelerini yasaklamaktaydı. Bir süre sonra bu pürüz de giderildi.

Üniversite Hukuk Müşavirliği, "Ek görevle üniversitede çalışanlar ihalelere girebilir:" diye yorum yaptı ve
Demirel, üniversitenin içme suyu inşaatını Çizerine almış oldu.

Su tesisat inşaatı için gerekli ithal malzemesinin vergi ve gümrük "resmine" bağlı olduğunu bilen Demirel bir süre sonra üniversite Rektörlüğüne başvurarak, "Orta Doğu Teknik Üniversitesi bir kamu kuruluşudur. Bu nedenle bu vergi ve resimleri ödememek gerekir" dedi. Demirel ayrıca bu sonucu sağlamak için imar ve iskân Bakanlığına başvurarak  devlete vereceği vergilerden kurtulmak istedi.

Demirel'in dilekçesi bakanlıkta, bakanlık "Amme Tesisleri Dairesi Başkanı" Mehmet Uslu'nun önüne geldi. Uslu, "Bu vergi ve resimlerin ödenmesi gerekir" dedi. Dedi ama kendisi izindeyken yerine bakan Raşit Yalvaç,
"Bu kamu kuruluşudur. Bu kuruluşta ihaleyi üzerine alan da Demirel'dir. Öyleyse Demirel devlete gümrük vergi ve resmi vermemelidir" gerekçesiyle Demirel'e ayrıcalık tanıdı. Bu usulsüzlüğe, üniversite inşaat Başkanı itiraz etti. 9 Ocak 1963 tarihli ve 715/49-53 sayılı yazıda Başkan Muhittin Kulin, "Demirel'e tanınan ayrıcalık yasalara aykırıdır" diye diretti. Aynı günlerde devrin imar ve İskân Bakanı Fahrettin Kerim Gökay, 5.1 1. 1963 tarihinde üniversiteye başvurarak, "Gerekli malzemenin gümrük veya gider vergisinden muaf tutulması hususunda verilen belgelerin müteahhit Süleyman Demirel tarafından kendi çıkarına kullanılıp kullanılmadığını..." sordu. Bu yazı üzerine "Mütevelli Heyet" toplandı ve Demirel'i haklı buldu.

Böylece Demirel 700 bin liralık bir ithalat dolayısıyla ödenmesi gereken 200 bin lirayı devlete ödemedi. Bu iki yüz bin Türk lirası havadan Süleyman Demirel'in cebine iniverdi!

Ayrıcalıklar bununla da bitmedi.,. 4 milyonluk ihale için, Demirel'e 2 milyon 100 bin liralık "avans" da verildi. Oysa, yapılan mukavelede böyle bir hüküm yoktu. Demirel bu parayı herhangi bir bankadan alsa, yüzde 18-20 faiz ödeyecekti. A-vans almakla bu faizden de kurtularak yine havadan 150 bin lira
kadar bir para daha kazandı.

Demirel bununla da yetinmedi...

Mukaveleye göre, Demirel'in su tesislerini 30.6.1963 tarihinde bitirmesi gerekiyordu. Eğer inşaat erken bitirilirse kendisine erken bitirme primi ödenecekti. Demirel 14.4.1963'te işi bitirdiğini ileri sürüp 2 ay 9 günlük erken bitirme primi alarak 248 bin lira daha kazanmıştır. Fakat iş Demirel'in bildirdiği tarihte bitirilmiş değildi. 23 Ekim 1963 tarihinde Rektör yerine imza atan Orhan Alsaç, Demirel'e gönderdiği mektupta, "Eksikliği tamamla" demişse de Demirel işi erken bitirdiği gerekçesiyle 248 bin lirayı kasasına çoktan yerleştirmiştir. Yani Demirel, gecikme dolayısıyla üniversiteye tazminat ödemesi gerekirken, erken bitmiştir gerekçesiyle
ödüllendirilmiştir. Bir de, "Borular zamanında yerleştirilmedi" diyerek 65 bin lira tazminat istemiş ve almıştır bu arada.

Demirel'in yaptığı işin kesin kabulü 15-25 Temmuz 1964 tarihleri arasında yapılmıştır. Üniversite inşaat Başkanlığından Yük. Müh. Şevket Göloğlu, 17 Kasım 1964 tarihli raporunda, "Su tesisleri kusurlu yapılmıştır. Teknik kusur ve hatalar dolayısıyla, geçen bir yılda 650 bin lira kayıp olmuştur" diyerek bu "Barajlar Kralı"nı yerden yere vurmuşsa da, Demirel yine kazanacağını kazanmıştır. Bu rapor üzerine Rektör, iller Bankası, Devlet Su işleri ve Bayındırlık Bakanlığı mühendislerinden oluşan bir kurula konuyu inceletmek istemişse de, Orhan Alsaç, "iç bünyede bir araştırma" yapmakla yetinilmesini önermiştir. İç bünyede yapılan araştırmada da aksaklıklar saptanmış ve bunların giderilmesi için 25 bin marklık malzeme sipariş edilmistir. Bunun da Türk parası ile değeri 100 bin liradır. Bu yüz bin liranın Demirel'den alınması gerekirken, bu konunun üzerine de gidilmemiştir. Birtakım "masonik" ilişkiler de etkili olmuştur bu işlerde...

Özetleyelim... Demirel, 4 milyonluk küçük bir ihaleden, 313 bin lira prim, 150 bin lira gümrük bağışıklığı, 150 bin lira avans kârı, 100 bin lira tesisat noksanlığı olmak üzere, 713 bin lira açıktan para kazanmıştır.

İşte "havadan" ve "sudan" böyle para kazanılır...

Şimdi bu müteahhidin çevresinde "Milliyetçi Cephe" kurulacak. Ey "komandolar" siz de titreyin ve bu Amerikan firması müteahhidinin fedailiğine koşun...

(Uğur Mumcu / Yeni Ortam, 7 Ocak 1975)


TEKZİPTİR:
"1964 senesi sonunda Adalet Partisi Genel Başkanlığını deruhte etmeden önce,
1962-1964 yıllarında mesleğim olan mühendisliği serbestçe icra ederek hayatımı
kazandığım herkesçe bilinmektedir. 10 sene evvel sona eren ve 2 sene devam eden
bu süre içinde her mühendisin Türkiye'de neyi yapmak hakkı ise, ben de onu
yaptım. Müşavir mühendislik ve müteahhitlik, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ve
kanunlarının yasakladığı bir iştigal alanı değildir. Binlerce kişi bu sahada
çalışarak günlük hayatlarını kazanmaktadır. Ben de 14 seneye yakın bir süre
devlete hizmet ettikten sonra ve Adalet Partisi Genel Başkanı olmadan önce 2
sene müddetle mesleğimi serbestçe icra ettim. Bu arada ifa ettiğim taahhütlerden
birisi de Orta Doğu Teknik Üniversitesine içme suyu getirilmesi işi idi. işin
keşif bedeli 4,5 milyon lira civarındaydı, ihale, ehliyet belgesi olan 5
müteahhit arasında gazetelere ilan verildikten sonra yapılmıştı. % 28 tenzilatı
ben yaptım. Ondan sonra gelen tenzilat % 21 idi. Sadece tenzilat farkından iş
sahibi 300 bin lira kazanmakta idi.
Taahhüt bir mukavele ile ifa olunur. Orta Doğu Teknik Ü-niversitesi ile aramızda
aktedilen mukavelenin yüklediği karşılıklı vecibelerin yerine getirilmesi, aktin
ifasının gereğidir. Müteahhit, mukavelede ve şartnamelerde tayin edilen esaslara
göre işi yapar, idare de mukaveledeki esaslara göre işin bedelini öder. Ben
mukaveledeki şartlara göre işi yaptım, idare, işi hem yapılırken kontrol etti,
hem de sonunda 2 defa muayeneden geçirerek muvakkat ve kesin kabullerini yaptı,
işin iyi ve doğru yapıldığını belgelemek idarenin görevidir. Bu belgeler i-
darenin dosyalarında mevcuttur. Yapılan işin bedeli ise, istihkaklarla ödenir.
Sonunda kesin kabulle birlikte kesin hesap yapılır. Kesin hesabı idare ile
müteahhit karşılıklı yapar ve üzerinde mutabık kalırlar. Ödenen bedel mukaveleye
göre işin bedelidir. Bu hesaplar da yapılmış ve taraflar birbirleri ile alakasını kesmiştir.
Müteahhitlere ödenen iş bedelinin tümü müteahhidin kârı değildir. Zira
müteahhit, o işi yaptırmak için çeşitli masraflar yapar, işçi kullanır, malzeme
satın alır. Bunların hepsine bedel öder. Kâr, müteahhidin o iş için idareden
aldığı bedelle o işi yaptırmak için sarf ettiği paranın arasındaki farktır.
Müteahhidin idareden aldığı bedel ve sarf ettiği para Maliyenin kontrolündeki
noter tasdikli defterlerde de yazılıdır.
Bundan 12 sene evvel taahhüt edip başarı ile ikmal ettiğim Orta Doğu Teknik
Üniversitesi su işi inşaatına tarafımdan ne sarf edildiği ve karşılığında ne
alındığı muhasebe defterinde yazılıdır.
Bu defter yazarın elinde bulunmadığına göre havadan ve sudan kazanç sağladığımız
iddiası yalandan ibarettir. Zira 4,5 milyon liralık bu taahhütte, 750 bin lira
zarar ettiğim Maliyece kontrolden geçmiş muhasebe defterlerinde sabittir.
750 bin lira zarar edilen bir iş dolayısıyla havadan ve sudan kâr ettiğimiz
iddiasını ortaya atmak gülünçtür. Yazarın yalan ve iftiradan o kadar gözü
kararmıştır ki, kendisini bu gülünç duruma düşürmektedir. Karıştırmaya
çalıştıkları defterlerimiz temizdir. Türk milliyetçiliğini savunmamız yazarı
çileden çıkarmış görünmektedir."
Süleyman Demirel
(Yeni Ortam, 6 Şubat 1975)

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.