Olan biten

Görüşme notları 22 Mart 2009

Öcalan: Diyalog olmadan silahlı güçler tasfiye edilemez


Öcalan, Hewler'de düzenlenecek Kürt Konferansı öncesi önemli açıklamalar yaptı. Öcalan, 'ABD politikalarına teslimiyet olmaz. ABD PKK'yi tıpkı Taliban gibi teslim almak istiyor. Devlet, Kürtlerle bir diyalog geliştirirse silahların durumu tartışılır, konuşulur. Halkımızın hakları güvenceye alınana kadar bu silahlı güç tasfiye edilemez' dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede cezaevi koşullarına değinen Öcalan, 'Hava soğuk. Kışı geçirmeye çalışıyorum. Bahar geliyor, bunlar geçer. Ben dışarıdayken de burada da üzerimde büyük baskı var, bir kapatma, sıkıştırma var. Benimle ilgili büyük bir kapatılma durumu var. Bizi her yönden muhalif görüyorlar. Düşünsel olarak da muhalif görüyorlar.' dedi. Öcalan, '1984 Ağustos atılımından bir yıl sonra 1985'te, Almanya bize karşı NATO'nun emriyle savaş açtı. NATO, birçok Avrupa devletine bize karşı olması için baskı yaptı. Gladio biliniyor birçok ülkede NATO'nun emriyle örgütlendi, kuruldu. Gladio, NATO'nun gayri resmi bir kurumudur. İtalya'ya mesela orada büyük bir Gladio örgütü vardı. Avrupa'da da bize karşı bu görevi Almanya devraldı. Birçok Avrupa ülkesini de bize karşı örgütlediler. Sadece İsveç'te Olof Palme bunu kabul etmedi. Olof Palme, 'Ben Kürtlere karşı tavır almam' diyordu. Olof Palme bize karşı tavır almayı reddetti. Palme olayı da bunun üzerinde gelişti.' şeklinde konuştu.

Almanya bizi gösterdi

Öcalan, şöyle devam etti: 'Ben bu konuda daha öncede tartıştım, şimdi ona ek yapıyorum. Bu süreçte anladıklarımla, şimdi tabloyu daha iyi görüyorum. Bu cinayeti de önce bizim üzerimize yıkmaya çalıştılar. Almanya'ya 1985'ten itibaren bizi olarak gösterme, İngiltere'ye de bu işin planlaması verildi. Böylece NATO bütün Avrupa devletlerini bize karşı örgütledi. İsveç, bunu kabul etmedi. Bu yüzden Palme'yi ortadan kaldırdılar. Palme olayının içyüzü buydu. NATO tarafından ortadan kaldırıldı. O dönemde Palme, bize karşı tavır almayı kabul etmemişti, Güney Afrika'ya destek veriyordu. Vietnam'ı da desteklemişti. Olof Palme'nin böyle hareketleri destekleme durumu vardı. Bu yönüyle onların gözünde sabıkalıydı, büyük bir suçluydu! Kürtler için de 'Ben Kürtlere demem' diyordu. Bu nedenle onu tasfiye ettiler. 1985'ten 90'a kadar bize karşı NATO-Gladio yönelimi Almanya üzerinden, 1990'larda ise İngiltere devreye girdi. Benim buraya getirilmemde de ABD-İsrail rol oynadı.'

Talabani Galadio'nun kararını biliyordu

'NATO'nun Türkiye'deki Gladio örgütlenmesi, Türkiye'de infazlara başladılar. İnfaz kararlarının çoğu Amerika tarafından verildi. O zaman Celal Talabani bize gelip 'savaşı durdurun' diyordu. Şimdi anlıyorum ki Talabani Gladio'nun bu kararını biliyordu. Biz '90'larda ateşkes ilan ettiğimizde Talabani, bu işi Amerika'nın yürüttüğünü biliyordu. Bu yargısız infazlar 5 Kasım 2007 Erdoğan-Bush görüşmesine kadar devam etti. AKP de bu infazlardan sorumludur özelikle iktidarının ilk beş yılında. Türkiye içinde de bu infazlara karşı olanlar da tasfiye edildi. Özal, askeri kanattan Eşref Bitlis, Cem Ersever sanıyorum yargısız infaz yapılmasına karşıydılar. Bunlar; 'tutuklama yapıp, yargılayalım' dan yanaydılar. Bunları ortadan kaldırdılar. Bunlar o dönemde PKK'ye de el attılar. İngiltere'nin ikinci adam yaratma planı vardı. İşte Şemdin üzerinden bunu yapmaya çalıştılar. Bu o zaman BBC'nin yayınlarından biraz seziliyordu. O dönem bayağı yol da kat etmişlerdi.'

Beni kontrol altına almak istediler

'O dönem benim çocukluk arkadaşım, köylüm Hasan Bindal'ı öldürdüler. Ben bu olayı araştırdım. Çok ilginç, özel bir suikast yöntemiydi. Ustaca bir vurma var. Çok gelişmiş bir suikast biçimi olduğunu anlamıştım. Tek bir kurşunla vurulmuştu, o kurşun vücuda girdiğinde patlatıyordu. O zaman ben çok düşündüm. Onu niye hedef almışlardı? Anladım ki güya benim yerimi alacak kişi olarak değerlendirilmişti. Hasan Bindal, yakınımdaki tek kişi, köylüm olduğundan dolayı, benim olası imham halinde, bunları bilebilecek, ortaya çıkarabilecek şahit kimse kalmasın diye öldürüldü. Bu suikast onların gücünü de gösteriyordu. Diyarbakır-Bingöl-Muş üçgeninde birçok olay yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Ergenekon'a bağlı çalışan birçok kişi var burada. Yeşil olarak bilinen Mahmut Yıldırım, Çürükkayalar, yine Alparslan Aslan o da Bingöllü, bunların hepsi aynı. Bu üçgende halen tam olarak çözemediğim ve bilmediğim bir şeyler var. Beni de kontrol altına almaya çalıştılar. Kontrol altına alamayacaklarını anlayınca suikastlar yapmaya başladılar. Dışarıda on'a yakın suikast yapıldı. Bunların üç dört tanesini bizzat ben biliyorum. PKK içinde ikinci adam yaratma girişimlerini ve bana yapılan suikast planları o dönem gazetelere dahi yansımıştı.'

Gladio Ergenekon'u kurdu

'Beni kontrol edemeyeceklerini anladıkları için PKK içinde ikinci adam oluşturmaya başladılar. Bütün bunları birleştirdiğimizde bazı şeyleri daha iyi anlıyoruz. Ben, Şemdin'in hırslı hareketlerinden bunu anlamıştım. Ama bunları niçin yapmak istediklerini anlamaya çalışıyordum. Şemdin'i ikinci adam diye lanse ettiler. Beni de etkisizleştirip PKK'yi içten ele geçirmeye çalışıyorlardı. Yani babamı öldürüp anamı da götüreceklerdi. Eski savaşlarda bir gelenek var, galip gelen taraf, diğer tarafın evin erkeğini öldürüp evin malı mülküne kadınlarına ve çocuklarına el koyup götürüyorlardı. Aynı şeyi bana da uygulamaya çalıştılar. Birçok kadını yanlarında götürdüler, bazı kadınlar kaçtılar, bazıları evlendiler. Ben bunlara ayrıldılar, kaçtılar demiyorum, bunun anlamı aslında kadınlara el koymadır. Gladio-Ergenekon'u ABD kurdu. Bunu 5 Kasım 2007'ye kadar kullandı. Bu tarihten sonra cinayetlere, yargısız infazlara son verdi. Bunun karşılığında aldıkları var. 5 Kasım anlaşmasının içeriğin de bunlar var. ABD bunlara işte Levent Ersöz, Veli Küçük'lere dur dedi. Ama bunlar ABD'ye rağmen bu işe devam etmek isteyince ABD tasfiyelerine karar verdi. Ergenekon olayı budur. Bu, tasfiye edilen gerçek Ergenekon değil, yüzeydeki Ergenekon'dur.'

NATO bize karşı savaştı

'Son dönemlerde bazı yererden insan kemikleri çıkarılıyor. Bu suçları, cinayetleri yapanlar Türkiye istihbaratından ayrı bir istihbarattır. Direkt merkezi olarak Ankara'ya bağlı, oraya bağlı olarak çalışıyor. JİTEM, sadece Jandarma İstihbaratı değildir. Emniyet istihbaratı da değildir, MİT istihbaratı da değildir. Bunların içine de sızmış özel bir örgütlenmedir. Gladio'nun Türkiye'deki örgütlenmesidir. Gladio-Ergenekon örgütlenmesidir. Bunlar direkt Amerika'dan emir alıyorlar, maaşlarını da Amerika vermiş, veriyor. Bu suçlar bu cinayetler de bu şekilde işleniyor. Abdulkadir Aygan da bunu itiraflarında kısmen anlatıyor. Diyor ki, Jandarma, Emniyet ve güvenlik teşkilatından ayrı olarak ama onların da içine dâhil edildiği bir örgütlenmedir. Ben şimdi daha iyi anlıyorum; NATO doğrudan bize karşı savaşmış. Biz de savaşı NATO'ya karşı yürütmüşüz. Ben başlarda bütün bunların Türkiye istihbaratının işi olduğunu sanıyordum. Amerika'nın Avrupa'nın bize tavır alışının Türkiye istihbaratının sağladığını düşünüyordum. Başta bunu tam anlamıyordum. Ama sonra Ergenekon İddianamesi, Tuncay Güney'in açıklamaları, Veli Küçük'ün ifadeleri, Aygan'ın itirafları, bu parçaları birleştirdiğimde bütün bunları daha iyi anlıyorum. Bütün bunları birleştirdiğimde bunun Türkiye'nin işi olmadığını, Türkiye'nin sadece bir aracı olduğunu, dışarıdan emir verildiğini anladım. 2. Ergenekon iddianamesinde bu olaylardan bahseder umarım.'

İngilizler katliamlar için yeşil ışık yaktı

''90'lardan sonra Doğan Güreş İngiltere ile görüştü. Sonra da 'İngiltere bize yeşil ışık yaktı' açıklamasını yaptı. ABD bunları destekledi. Ve yargısız infazlar başladı. Güreş ve Çiler bu konuda görevlendirildiler. Çiler'e büyük yetki, doğrudan emir verdiler. Tansu Çiler'e Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve diğer Kürt işadamlarının öldürülme emrini de ABD verdi. Hani Tansu Çiler, 'liste cebimde' diyordu ya. O listeyi ona Amerika verdi. Amerika bu işi bizzat örgütledi. Aygan da itiraflarında belirtiyor, diyor ki, biz tutup sıkıyorduk, tutup sıkıyorduk. Yani tuttuğunun ensesinden kurşunlanma. Özal da bize karşı savaşıyordu ama savaş tarzı bunlardan farklıydı, özellikle sivillere yönelik cinayetlere karşı çıkıyordu. İnfazlar ve diğer konularda 5 Kasım 2007 görüşmesinde yeni bir karar verdiler. Bu karar Veli Küçük'ün bir cümlesinden de çıkarabilir. Çok fazla bilgiye ihtiyacım yok, birçok şeyi anlamam için bana bir cümle yeter. Veli Küçük; '5 Kasım'da bizim tasfiyemiz kararı çıktı' diyor. 5 Kasım 2007 Erdoğan-Bush görüşmesinde alınan kararlar bunlardır. 5 Kasım'da Erdoğan ABD'ye 'biz yargısız infazları durdururuz, siz de PKK'yi tasfiye edin' diyor. O tarihten itibaren bir buçuk yıldır infazlar yapılmıyor, infazlar durdu. AKP de iktidarının ilk beş yılında bu infazlara ortaktı. Ve bu infazlardan sorumludur. Karşılığında ABD ne aldı? Kürdistan Federe Devletini. Bu görünen Ergenekon da göstermeliktir, bu Ergenekon, 5 Kasım'da infazların durması kararına direnen gruptur. 5 Kasım kararına karşı geldiği için tasfiye edildiler. Yine o dönem bugünkü ılımlı İslam projesini Amerika hazırladı. Hizbullah'ı da Amerika kurdurttu. İlimciler Menzilciler ve bazı tarikatlar, bunların hepsi Hizbullah'tır. Bunlara birçok faili meçhul cinayetler işletirdiler.'

Hakikat komisyonu öneriyorum

'Bütün bunların açığa çıkması için Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu öneriyorum. Her türlü bilgi ve belgeyi, gazete haberlerine kadar toplasın, arşiv oluştursun, hazırlıklarının şimdiden yapılması gerekir. Önerdiğim Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu kurulduğunda herkes gelecek bu komisyona konuşacak. Tansu Çiler de gelecek konuşacak, Demirel de Mesut Yılmaz da gelip konuşacak, ben de konuşacağım. Kimin suçu varsa, benim de varsa ortaya çıksın. AB ve Amerika'nın rolü, Gladio'nun yaptıkları, bunların hepsinin araştırılıp ortaya çıkarılması lazım. Ancak o zaman halkımız, Türkiye halkı gerçekleri öğrenir. Parlamento da buna göre karar alır, bir af çıkarır. Af olacaksa böyle olur. Kimin ne suçu varsa bu komisyona konuşacak. Korucular, suç işleyenlere de suçlarını itiraf etmeleri şartıyla bir af getirilebilir.'

Konferans tasfiye konferansı olamaz

'Gazetelerde silahların ABD'ye teslim edilmesinden bahsediliyor. Sayın Talabani'nin, silahların ABD'ye teslim edileceğini söylediğinden bahsediyorlar. Şu söylenmelidir; Sayın Talabani, Sayın Barzani, siz silahlarınızı ABD'ye teslim etmeyi kabul ediyorsanız biz de ederiz. Silahlar teslim edilecekse beraber teslim edelim! Güneyli Güçler için silah neyse bizim için de odur. Onların silahlı gücü neyi ifade ediyorsa bizimki de onu ifade ediyor.

Konferans için de gizli olamaz, tasfiye planları üzerine olamaz, olursa bu Konferans olamaz. Yapılacak bu Konferansta bir icra komitesi yani bir Yürütme Kurulu kurulabilir. Ya da diplomatik misyonu yerine getirecek bir kurul olabilir. Buna demokratik konfederalizm demiştim, isim önemli değil. Oluşturulacak bu kurul bir sonraki Konferansa hazırlık yapar, herkesin durumunu ele alır. Kürtlerin ortak stratejilerini belirler. Bu Yürütme Kurulu ne KDP ne YNK'nin ne de PKK'nin kuruludur. Tüm Kürtlerin durumunu ele alan, tüm Kürtleri temsil eden kurul olur. Mesela İran'daki Kürtleri ele alır, diyecek ki, İran Kürtleri için şunları şunları talep ediyoruz. Yine aynı şekilde Türkiye, Irak ve Suriye'deki Kürtler için, 'sorunları şunlardır, şunlar şunları talep ediyoruz' denilir. Devletlere de bu konuda öneriler yapar, Devletleri demokratik çözüme müdahil etmeye çalışır.'

ABD'ye teslim olmayız

'ABD'ye, ABD'nin politikalarına teslimiyet olmaz. Buna teslimiyet ne demektir? ABD PKK'yi tıpkı Taliban gibi teslim almak istiyor. El Fetih gibi PKK'yi de teslim almak istiyor, El Fetih'in ne hale geldiği ortadadır. Devlet, Kürtlerle bir diyalog geliştirirse silahların durumu tartışılır, konuşulur. Halkımızın hakları güvenceye alınana kadar bu silahlı güç tasfiye edilemez. Her kim ister Güneyli Güçler ister ABD, AB, Türkiye bu oyununda yer alırsa, bunların hepsi tasfiyede birleşirse bütün örgüt de halk da bunlara karşı sonuna kadar direnir. Biz kimseye karşı değiliz ama kimseye de teslimiyeti kabul etmeyiz. Ulusal Konferans adı altında ABD’nin politikaları dayatılacaksa biz bu konferansta yokuz, katılmasınlar. Eğer katılacaklarsa da daha öncede tartıştığım beş ilke kapsamında katılabilirler. Beş ilkeyi de ayrıca tüm Kürtler tartışırlar. Eğer Konferansa katılacaklarsa, silah bırakmayı değil, çatışmasızlığı tartışsınlar.'

Terörizmin alasını ABD yaptı, yaptırdı

'Demokratik uzlaşı öneriyorum. Ortadoğu'da Medeniyetler uzlaşısı da olabilir, Avrupa uygarlığının çözümü de olabilir, demokratikleşme de çözüm olabilir, daha öncede teorik çerçevesini tartışmıştım. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakandan ve Muhalefet partilerinden rica ediyorum; bu çatışmasızlık ortamı sağlasın. ABD ve AB'yi devreden çıkarıp kendi çözümümüzü geliştirebiliriz. Bu konuda herkes katkılarını yapsın. Aksi durum PKK ve halkı kışkırtmak olur. PKK ve halk da meşru direnme hakkını kullanır. Ben de burada hiçbir şey yapamam, hiçbir sorumluluk alamam. '99'da ben etkisizleştirildim. ABD ve Yunanistan benim burada daha sert davranacağımı tahmin ediyorlardı. Bazıları da benim korktuğumu, korkak davrandığımı söylediler. Ben korktuğumdan değil, korkak olduğumdan değil, ABD'nin AB'nin kirli politikalarını gördüğüm için, halkımı ABD'nin pis politikalarından korumak için burada on yıldır 'yumuşak' davranıyorum. Bize diyorlar, bizi ilan ettiler. in, terörizmin alâsını da ABD yaptı, yaptırdı, en büyüğünü de bize uyguladı. ABD'nin bu kirli politikaları sonucu yirmi bin kişi öldü, korkunç cinayetler işlendi. Yazık değil mi? Bu 'tavşana kaç tazıya tut' politikasıdır. İngiltere dört yüz yıldır Ortadoğu'da 'iti ite kırdırtma' politikası güdüyor. Bu konuda çok deneyimleri var. Adeta iki iti bir çuvala koyup boğuşturuyorlar. Bizi bunlara mecbur ediyorlar. Biz bunların önüne geçebiliriz. Cumhurbaşkanına, Hükümet yetkililerine çağrıda bulunuyorum.'

Halkımıza sesleniyorum

Öcalan, sözlerini şöyle tamamladı: 'Ben buradan Halkımıza sesleniyorum. AKP de 5 Kasım 2007'ye kadar bu özel savaşı yürüttü. Bir özel savaş hükümetidir. AKP başta olmak üzere tüm özel savaş partilerine kesinlikle oy vermesinler. Oylarıyla bu özel savaş partilerini cezalandırsınlar. DTP, Kürtler tüm demokrasi güçleri çok çalışmalı. Kendi çalışmalarını geliştirmeli, genişletmelidir. Diyarbakır'ı teslim alamadılar, alamazlar da, benden koparamadılar. Neden bunu başaramadılar? Bu önemlidir. Dört dörtlük özel bir örgüt kurup çalışsaydım, propaganda yapsaydım halkın gönlünde bu kadar taht kuramazdım. Halkın bana bağlılığı derinlerden, onların ta yüreklerinden geliyor. Tüm halkımızı özellikle çocukları ve gençlerin Newroz Bayramı'nı kutluyorum. Mademki tarihte kardeşlik var, aynı coğrafyayı paylaşıyoruz, bunun gereğinin de yapılması lazım. Türkiye halkının da Newroz Bayramı'nı kutluyorum. Özellikle Türkiye halkının gerçekleri bilmesini istiyorum. Biz ABD'yi ve Avrupa Birliğini devreden çıkarabiliriz. Tarihi köklü iki büyük halklarız. Kürt sorunu için de kendi çözümümüzü sağduyuyla bulabiliriz, bu sorunları aşabiliriz. Dışarıdan müdahaleye gerek yok, kendimize güvenmeliyiz. Ben ulus-devleti değil, demokratik ulusu esas alıyorum. Demokratik ulus ve demokratik konfederalizm çerçevesinde bir Newroz mesajını tüm dünyaya verebiliriz. Bunu halklar için, halkların barışı için önemli buluyorum, tüm halkımızın ve Ortadoğu halklarının Newrozunu kutluyorum.' İSTANBUL

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.