Olan biten

"Söyledim ve ruhumu kurtardım"

Anayasa paketinin oylanmasına saatler kala, "evet"çilerle "hayır"cıları batan gemi telaşı içinde, can havliyle rakip saflara fırtalabilecek bir buluş buldum. Açıklamayıp bugüne kadar bekletmemin piyasaların kapanma saatini kollamakla bir ilgisi yok. Bence zaten o piyasaları allah muhafaza filan etmesin. Mümkünse zemine sıfır olacak şekilde yerin dibine çaksın. Aslında bekletmiş de değilim. Yücel Sayman'ı daha önce dinlemiş olsaydım, -kabul, evet propagandası yapanlara alerjim yüzünden geç kaldım- daha önce açıklardım. Hem niye o söyleyince değil de, ben açıklayınca çalkalanıyor ki bu gemi? O zaman şöyle düzelteyim: Yücel Sayman öyle şeyler söyledi ki, çalkalandım ve durulamadım.

Şimdi bi' zahmet, teklif olunan değişiklikle, mevcut halini aynı anda görebileceğiniz paket metnini google'dan aratarak bulunuz ve sayfayı açınız. Açtınız mı? Şimdi "B. Grev hakkı ve lokavt MADDE 54." başlığı altında değişiklik teklif edilen maddeye dikkat buyurunuz. Farkedilebileceği gibi söz konusu edeceğimiz asıl değişiklik, "Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddî zarardan sendika sorumludur." hükmünün kaldırılması değil, "Siyasî amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz." hükmünün teklif metninde yer almıyor olmasıdır. Teklifin yenilikçiliği, getirdiği hükümlerden değil, anayasanın mevcut halindeki madde hükümlerini budamasından geliyor.

Şimdi benim kulaklarımı kabartarak pür dikkat kesilmeme neden olan tartışmada, "hayır" savunucuları, her ne kadar suç olmaktan çıkarılıyorsa da, genel grev, dayanışma grevi ve siyasi amaçlı grevlerin, ilgili yasalarda toplusözleşme dönemleriyle sınırlandırıldığını, dolayısıyla bu hakların -toplu sözleşme dönemleri dışında da- kullanılabilmesinin o yasalarda düzenleme yapılmasına bağlı olduğunu, bunun da hakkın kullanılması konusunda hükümete inisiyatif tanıdığını söylüyorlar.

Öyle midir acaba? Yücel Sayman'ın sözlerini tekrarlayarak söylemek gerekirse, eski düzenlemede grevin, toplusözleşme dönemleriyle sınırlandırılmış olması doğaldı çünkü toplu pazarlıkla ilgili gerekçelere dayandırılmayan grevler yasal değildi. Oysa "genel grev, dayanışma grevi ve siyasal amaçlı grev yasaktır" hükmünün ortadan kalkmasıyla birlikte iş ve emek alanını düzenleyen metinleri, yeni dahil olmuş kavramların getirdiği ilave anlamlarla -ya da ihraç olunmuş kavramların anlam daraltıcı etkisi olmaksızın- yeniden okumak gerekiyor. Siyasi amaçlı grevin veya dayanışma grevinin sadece toplu sözleşme dönemlerinde kullanılabilecek bir hak sayılması nasıl mümkün olabilir? Şimdiye kadar toplu sözleşme dönemleri dışında kullanılmaması, hakkın o koşulla kullanılabilir olmasından değil, hiç bir koşulda kullanılamıyor olmasındandı. Şimdi yasak kalktı ve ihtimal paketin hazırlayıcıları da yeni düzenlemenin işçilerin sınıf savaşında yapacağı cephane takviyesinin farkında değiller.

Bence bu keşif, tek başına, büyük buz kütleleri halinde "evet" ve "hayır" bloklarının yer değiştirmesine kafi gerekçe oluşturabilir. Ve bu keşif sahiden, "evet" stratejisine muhalefet perspektifi katabilir. Anayasa'yı değiştirme sırası, bugün benim de şahsen yer yer paylaştığım gerekçelerle paketi geriletici bulan "hayır" cephesine geldiğinde dahi elde edilemeyecek tarihi bir fırsat, farkedilememesi yüzünden heba ediliyor olabilir. Paradoksa bakınız ki bunun vebal, "insanları islam dininden soğutmak" dahil, her tür vebal için kargolarında boş yer bulunduran "evet" propagandistlerine yüklenemeyebilir.

1 yorum:

  1. Heba olan bişey yok, paket geçti. Ama grev konusunda elde edilen bir şey de yok. Çünkü Grev ve Lokavt Kanunu kapı gibi yerinde duruyor.

    Ayrıca anayasada da 54. md. değişmiş halinde de şunlar baki:
    ''Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler. Bu hakkın kullanılmasının ve işverenin lokavta başvurmasının usul ve şartları ile kapsam ve istisnaları kanunla düzenlenir. Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz. ''

    Bunlara dayanarak Grev ve Lokavt Yasası'nın hükümlerini savunacaktır lazım gelenler.

    Ayrıca Anayasada yasaklanmamış her şey serbesttir diye bir kaide yok hukukta. Zaten anayasada yasaklar değil haklar sıralanır. Böyle yasakların varlığı yanlış. Bu konuda varsa bir ilerleme, bu anayasal yasağın kaldırılmasıdır. Ama yasağın oradan kalkması, serbestlik anlamına gelmiyor. TİS Grev ve Lokavt Kanunu değişmedikçe yasak bakidir. Kanunda yasak. Ha şimdi o kanun da değiştirilebilir, kimse de anayasaya aykırılık iddia edemez. Değiştirilirse hak doğar. Ama değişene kadar bir hak mak yok. Yücel Sayman yanlış ve 'evet'e teşvik için yanıltıcı konuşmuş. Bekleyelim görelim kanunun değişip değişmeyeceğini.

    Başka türlü anlatayım. O maddede şimdi kalkan cümlelerden biri de şu mesela:
    Greve katılmayanların işyerinde çalışmaları, greve katılanlar tarafından hiçbir şekilde engellenemez.

    Bunun kalkmasını 'artık greve katılanlar katılamayanları engelleyebilir' diye yorumlayabilir misiniz? Bin çeşit kanun var, buna engel olan. Yücel Sayman işte bunu yapmış.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.