Türkiye bin pişman
.
Kurucu üyesi olduğu, iki dönem başkanlığını da yürüttüğü Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’nden (UZZK) 1988 yılında kafası kızdığı için çekilen Türkiye yeniden üyelik arayışında. Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması, meclisteki parti gruplarının tamamının desteğiyle kabul edildi. Konsey üyeliğinin dışında geçirilen 11 yıl boyunca Türkiye’nin özellikle dünya zeytin pazarlarında önemli kayıplara uğradığı belirtiliyor.
Dönemin Dış Ticaret Müsteşarı, önceki AKP Kabinesinin Dış Ticaretten Sorumlu Bakanı Kürşat Tüzmen, UZZK’dan ayrılma kararının sorumlusu olarak gösteriliyor. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1956 yılında üye olduğu UZZK'dan, “Promosyon ve teknik eğitim faaliyetlerinden yeterince yararlanılamaması, diğer ülke ve üretim miktarları ülkemize oranla daha fazla arttığı halde üyelik aidatlarının yeniden düzenlenmediği” gibi gerekçelerle 24 Kasım 1998 tarihinde üyelikten ayrılma kararı almıştı. Ayrılma kararında Güney Kıbrıs’ın üyelik başvurusunun Konsey tarafından kabul edilmesinin de etkili olduğunu söyleyenler var.
TBMM’de anlaşmanın kabulüyle ilgili oturumda konuşan, TARİŞ Eski Genel Müdürlerinden CHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, Türkiye’nin UZZK’dan ayrılma kararının dünyada zeytinyağında arz fazlalığının gözlendiği bir döneme rastladığını, böylece Türkiye’nin uluslararası ticarette savunmasız halde yakalandığını söyledi. Oyan, “Böylece Türkiye, UZZK bünyesinde kalarak elde ettiği teknolojik desteği yitirdi. Oradan sağlayabildiği eğitim desteğinin AR-GE desteğinin dışında kaldı. 2004 yılında pişman oldu ve geri dönmek için başvuru yapıldı. 2005’te anlaşmanın revize edildiği dönemde tekrar üyeliğe dönme fırsatı vardı., 2006 yılında da mümkündü. Bakanlığı döneminde Kürşat Tüzmen biraz çaba gösterebilirdi ama yapmadı” dedi.
Neden önemli?
Konseyde temsil edilmek, Zeytin, zeytinyağı ve zeytincilik konularında oluşmuş uluslar arası standartlara uyum, dünya zeytin pazarlarının düzenlenmesi ile ilgili küresel ölçekte kararlarda inisiyatif kullanmak, teknik yardım, kuruluşun AR-GE ve laboratuar çalışmalarından faydalanmak ve Türkiye’de yetiştirilen zeytinlerin gen kaynaklarının korunması konularında destek imkanları getiriyor. Konseye üyeliğin, zeytincilik istatistikleri ve üretim ve ticaretiyle ilgili politikaların tek elden izlenmesi ve geliştirilmesi gibi getirileri de var. 2005 yılında anlaşma metninde yapılan revizyon sonucu, “Uluslar arası Zeytin Anlaşması” başlığı “uluslar arası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması” şeklinde değiştirilerek kapsamının genişletilmesi, konseyin etkinliğini artıran bir faktör olmuş.
Dünya’da 9.7 milyon hektar tarımsal alan içinde 805 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Bu popülasyonun yüzde 98’i Türkiye, İtalya, Tunus, ispanya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinde. Akdeniz ülkeleri yılda 2.5 milyon ton olan Dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 97’lik bir kısmını üretiyor. Üretiminin üçte birini ihraç eden Türkiye, dünya zeytinyağı pazarından yüzde 10 gibi bir pay alıyor. Türkiye’de 81 ilin yüzde 36’sı zeytin tarımı için uygun koşullara sahip.
Araştırma Komisyonu Raporu
Geçtiğimiz yıl içinde TBMM’de zeytinciliğin sorunlarının ele alınması amacıyla kurulan araştırma komisyonunun raporunda da da konseyden ayrılmış olmanın getirdiği kayıplara yer verildi. Türkiye’deki zeytincilik konusunda referans niteliğinde kabul edilen rapor zeytin ve zeytinyağı üretimi konusunda alınması gereken bir dizi önlemden de söz ediyor. Komisyonun başlıca önerileri şöyle:
“Üretici organizasyonlarından sağlanan muafiyet ve istisnaların özellikle katma değer vergisi uygulamasında vergi iadesi gibi sistemlerin devreye sokularak üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmelidir.”
“Üretici-üniversite ilişkileri geliştirilmelidir.”
“Birliklerin gelirleri sadece aidat, yurt içi ve yurt dışından sağlanan bağış, fon ve yardımlardan oluşmaktadır. Bu da birliklerin faaliyetleri için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, birlikler maddi açıdan desteklenmelidir. Gerekli finansal altyapının aidatla, bağışlarla değil, zorunlu kesintiler yoluyla sağlanması birlikleri güçlü hâle getirecektir.”
“Birliklerde, iştigal alanıyla ilgili uzman (tarım danışmanı) ziraat mühendisi istihdamı mecburi hâle getirilmelidir. Uzman istihdamının getireceği maddi külfet devlet tarafından belli oranda sübvanse edilmelidir.”
“Zeytin ve zeytinyağı sektöründe başarılı kooperatifçilik uygulamalarının desteklenmesi gereklidir. Bunun giderilmesi amacıyla tarım satış kooperatiflerine ilişkin yeni yasal düzenlemelerde başarılı kooperatifçilik uygulamalarının yapılmasına imkân sağlayacak hükümler konularak kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması gerekmektedir.”
“Modern zeytinciliğe uygun bahçe tesisi teşvik edilmelidir. Modern zeytincilikte öncelikli olan, yoğun dikim ve damla sulama sistemiyle makineli hasada uygun üretim yapabilecek durumda olmalıdır. Kaliteli ürün için uygun çeşit ve sağlıklı fidanla bahçe tesisi gerekmektedir.”
“Farklı bölgelerdeki zeytin işletmelerinin, çeşit ve verimden kaynaklanan gelir farklılıkları da dikkate alınarak, arazi parçalanmalarının önlenmesi için, mevcut yasal düzenlemenin gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi mirasa konu olan tarım arazisi eğer varisler tarafından tarımsal amaçlı kullanılamaz ise otuz- kırk yıllığına başka birine kiralanması yoluyla arazinin boş kalması, meyve bahçesi ise bakımsız kalmasının engellenmesi sağlanmalıdır.”
“Zeytin bahçesi tesisinde toprak yapısı ve topografya dikkate alınmalıdır. Özellikle bazı bölgelerde -Çukurova, Harran, İznik Ovası gibi- toprak açısından daha seçici olan ürünlerle rekabet edecek şekilde ovaya ve taban arazilere dikilmesi teşvik edilmemelidir.”
“Yaprak ve toprak analizlerine dayalı gübrelemeyi teşvik edici önlemlerin acilen alınması gerekmektedir. Bu konuda üreticilerin desteklenmesi sırasında o ile ait yaprak, toprak analiz raporunun da belge olarak istenmesi teşvik edici bir uygulama olacaktır. Gübre satışının mutlaka analiz sonucu reçeteyle olması gerekir. Üretim bölgelerine yakın olan üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel akredite bölge laboratuvarının sayıları artırılmalıdır.”
“Mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır.”
“AB ülkelerinde yüksek gümrük vergileri nedeniyle ambalajlı olarak satılamayan Türk zeytinyağları için gerekli bürokratik çalışmalar düzenlenmeli, gerekirse dökme ihracat için kota alınmalıdır. Yeni pazarlar edinme çalışmaları mutlaka yapılmalıdır. Ülkemizde butik üreticilerin bir çatı altında toplanması sağlanmalıdır.”
TBMM Araştırma Komisyonu Raporu için tıklayın
.
Kurucu üyesi olduğu, iki dönem başkanlığını da yürüttüğü Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’nden (UZZK) 1988 yılında kafası kızdığı için çekilen Türkiye yeniden üyelik arayışında. Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması, meclisteki parti gruplarının tamamının desteğiyle kabul edildi. Konsey üyeliğinin dışında geçirilen 11 yıl boyunca Türkiye’nin özellikle dünya zeytin pazarlarında önemli kayıplara uğradığı belirtiliyor.
Dönemin Dış Ticaret Müsteşarı, önceki AKP Kabinesinin Dış Ticaretten Sorumlu Bakanı Kürşat Tüzmen, UZZK’dan ayrılma kararının sorumlusu olarak gösteriliyor. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1956 yılında üye olduğu UZZK'dan, “Promosyon ve teknik eğitim faaliyetlerinden yeterince yararlanılamaması, diğer ülke ve üretim miktarları ülkemize oranla daha fazla arttığı halde üyelik aidatlarının yeniden düzenlenmediği” gibi gerekçelerle 24 Kasım 1998 tarihinde üyelikten ayrılma kararı almıştı. Ayrılma kararında Güney Kıbrıs’ın üyelik başvurusunun Konsey tarafından kabul edilmesinin de etkili olduğunu söyleyenler var.
TBMM’de anlaşmanın kabulüyle ilgili oturumda konuşan, TARİŞ Eski Genel Müdürlerinden CHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, Türkiye’nin UZZK’dan ayrılma kararının dünyada zeytinyağında arz fazlalığının gözlendiği bir döneme rastladığını, böylece Türkiye’nin uluslararası ticarette savunmasız halde yakalandığını söyledi. Oyan, “Böylece Türkiye, UZZK bünyesinde kalarak elde ettiği teknolojik desteği yitirdi. Oradan sağlayabildiği eğitim desteğinin AR-GE desteğinin dışında kaldı. 2004 yılında pişman oldu ve geri dönmek için başvuru yapıldı. 2005’te anlaşmanın revize edildiği dönemde tekrar üyeliğe dönme fırsatı vardı., 2006 yılında da mümkündü. Bakanlığı döneminde Kürşat Tüzmen biraz çaba gösterebilirdi ama yapmadı” dedi.
Neden önemli?
Konseyde temsil edilmek, Zeytin, zeytinyağı ve zeytincilik konularında oluşmuş uluslar arası standartlara uyum, dünya zeytin pazarlarının düzenlenmesi ile ilgili küresel ölçekte kararlarda inisiyatif kullanmak, teknik yardım, kuruluşun AR-GE ve laboratuar çalışmalarından faydalanmak ve Türkiye’de yetiştirilen zeytinlerin gen kaynaklarının korunması konularında destek imkanları getiriyor. Konseye üyeliğin, zeytincilik istatistikleri ve üretim ve ticaretiyle ilgili politikaların tek elden izlenmesi ve geliştirilmesi gibi getirileri de var. 2005 yılında anlaşma metninde yapılan revizyon sonucu, “Uluslar arası Zeytin Anlaşması” başlığı “uluslar arası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması” şeklinde değiştirilerek kapsamının genişletilmesi, konseyin etkinliğini artıran bir faktör olmuş.
Dünya’da 9.7 milyon hektar tarımsal alan içinde 805 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Bu popülasyonun yüzde 98’i Türkiye, İtalya, Tunus, ispanya, Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinde. Akdeniz ülkeleri yılda 2.5 milyon ton olan Dünya zeytinyağı üretiminin yüzde 97’lik bir kısmını üretiyor. Üretiminin üçte birini ihraç eden Türkiye, dünya zeytinyağı pazarından yüzde 10 gibi bir pay alıyor. Türkiye’de 81 ilin yüzde 36’sı zeytin tarımı için uygun koşullara sahip.
Araştırma Komisyonu Raporu
Geçtiğimiz yıl içinde TBMM’de zeytinciliğin sorunlarının ele alınması amacıyla kurulan araştırma komisyonunun raporunda da da konseyden ayrılmış olmanın getirdiği kayıplara yer verildi. Türkiye’deki zeytincilik konusunda referans niteliğinde kabul edilen rapor zeytin ve zeytinyağı üretimi konusunda alınması gereken bir dizi önlemden de söz ediyor. Komisyonun başlıca önerileri şöyle:
“Üretici organizasyonlarından sağlanan muafiyet ve istisnaların özellikle katma değer vergisi uygulamasında vergi iadesi gibi sistemlerin devreye sokularak üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmelidir.”
“Üretici-üniversite ilişkileri geliştirilmelidir.”
“Birliklerin gelirleri sadece aidat, yurt içi ve yurt dışından sağlanan bağış, fon ve yardımlardan oluşmaktadır. Bu da birliklerin faaliyetleri için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, birlikler maddi açıdan desteklenmelidir. Gerekli finansal altyapının aidatla, bağışlarla değil, zorunlu kesintiler yoluyla sağlanması birlikleri güçlü hâle getirecektir.”
“Birliklerde, iştigal alanıyla ilgili uzman (tarım danışmanı) ziraat mühendisi istihdamı mecburi hâle getirilmelidir. Uzman istihdamının getireceği maddi külfet devlet tarafından belli oranda sübvanse edilmelidir.”
“Zeytin ve zeytinyağı sektöründe başarılı kooperatifçilik uygulamalarının desteklenmesi gereklidir. Bunun giderilmesi amacıyla tarım satış kooperatiflerine ilişkin yeni yasal düzenlemelerde başarılı kooperatifçilik uygulamalarının yapılmasına imkân sağlayacak hükümler konularak kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması gerekmektedir.”
“Modern zeytinciliğe uygun bahçe tesisi teşvik edilmelidir. Modern zeytincilikte öncelikli olan, yoğun dikim ve damla sulama sistemiyle makineli hasada uygun üretim yapabilecek durumda olmalıdır. Kaliteli ürün için uygun çeşit ve sağlıklı fidanla bahçe tesisi gerekmektedir.”
“Farklı bölgelerdeki zeytin işletmelerinin, çeşit ve verimden kaynaklanan gelir farklılıkları da dikkate alınarak, arazi parçalanmalarının önlenmesi için, mevcut yasal düzenlemenin gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi mirasa konu olan tarım arazisi eğer varisler tarafından tarımsal amaçlı kullanılamaz ise otuz- kırk yıllığına başka birine kiralanması yoluyla arazinin boş kalması, meyve bahçesi ise bakımsız kalmasının engellenmesi sağlanmalıdır.”
“Zeytin bahçesi tesisinde toprak yapısı ve topografya dikkate alınmalıdır. Özellikle bazı bölgelerde -Çukurova, Harran, İznik Ovası gibi- toprak açısından daha seçici olan ürünlerle rekabet edecek şekilde ovaya ve taban arazilere dikilmesi teşvik edilmemelidir.”
“Yaprak ve toprak analizlerine dayalı gübrelemeyi teşvik edici önlemlerin acilen alınması gerekmektedir. Bu konuda üreticilerin desteklenmesi sırasında o ile ait yaprak, toprak analiz raporunun da belge olarak istenmesi teşvik edici bir uygulama olacaktır. Gübre satışının mutlaka analiz sonucu reçeteyle olması gerekir. Üretim bölgelerine yakın olan üreticilerin yaprak ve toprak analizlerinin kolaylıkla yapılabileceği bölgesel akredite bölge laboratuvarının sayıları artırılmalıdır.”
“Mevcut zeytin çeşit ve tipleri belirlenmeli, sertifikalandırılmalı ve genetik haritaları çıkarılmalıdır.”
“AB ülkelerinde yüksek gümrük vergileri nedeniyle ambalajlı olarak satılamayan Türk zeytinyağları için gerekli bürokratik çalışmalar düzenlenmeli, gerekirse dökme ihracat için kota alınmalıdır. Yeni pazarlar edinme çalışmaları mutlaka yapılmalıdır. Ülkemizde butik üreticilerin bir çatı altında toplanması sağlanmalıdır.”
TBMM Araştırma Komisyonu Raporu için tıklayın
.
Hiç yorum yok: