Olan biten

Mustafa Kemal


"Selaniklidir. Harbiye Mektebinde okumuş, erkan-ı harb çıkmıştır. Kimi dönme, kimi Sırp, kimi Bulgar, kimi Pomak diyor. Babası ve anası hakkında rivayet çok. Muhakkak olan bir şey varsa anası belli, babası meçhul.

Fisiz ve teşrihi vasıfları:

Uzun boyla, sarışın, mavi gözlü, kemiklice, elmacık kemikleri Moğollar gibi çıkık, burnunun ucu kabarık, domates gibi kızarmış, burnu çirkin değilse de Türkte olmayan bir yüz. Saçları ağarmıştır. Fakat dikkatle boyar, altın sarısı yapar. Saçlarının beyazlığını göstermemeğe çok dikkat eder.

Cimcimesi pek biçimsizdir. Alnında azim cephesinin cevfinin teşkil eden kafası pek ileri çıkıktır. Bu sebeple kaşları ilerdedir. Bu ekseriya mütereddi şahıslarda olur. Kaşları gürdür. Alnının ortasında ufki çöküntü mizabe halinde bütün kafasını dolaşır. Kafasiyle yüzüne adeta bir kum saati manzarısını verir. Bu çukurun üstünde az bir kısım vardır. Bu da bir kelek kavununun ufak bir parçası kadardır. Bu da tereddi eseridir. Hal-i tabide gözlerinde şaşılık yoksa da sarhoşluğunda ve kızdığı vakit tamamiyle şaşı olup biri bir yana diğeri diğer yana bakar. Bu da tereddi eseridir.

Demek ki mütereddi bir baba mahsulüdür.

Bütün heyetiyle, Bulgarların Moğol tarzında olan kısmına benzer.

Fevkalade zeki değil fakat zeki denen insanlardandır. Hatta ona zeki dahi dememelidir. Birçok şeylerde abtaldır. Hele ileriyi hiç göremez. Akl-ı selimi hiç yoktur. Bunlar onda bariz bir surette azdır. Ancak entrikada fekala mahirdir. Bizde yanlış olarak entrikacılara zeki derler. Vakıa entrika yapmak için zeki olmak lazım gibi gelirse de değildir. Dimağda her şey için hususi bir merkez vardır. Bazı adamlar vardır ki, son derece ahmaktır, fakat bazen öyle entrika yaparlar ki, insan bu ahmak adam bu entrikayı nasıl yaptı diye şaşar. Sonra nice zeki adamlar vardır ki asla entrika yapamaz. Yüzlerine gözlerine bulaştırırlar. Bunlar ispat eder ki entrika için dimağda ayrı bir merkez vardır. Zeka ile münasebeti yoktur. Demek Mustafa Kemal de entrika merkezi mşvünema bulmuştur. Herkesi birbirine katar, iğfal eder, mantara bastırır.

Moral:

Faaldir. Harekatında pek çabuktur. Süfli ve habis bir ruhu vardır. Pek çok içer. İçkilerden rakıyı sever. Çalgı çaldırır, çaldırdığı hep curcuna havalarıdır. İşret alemine kaatil, dalkavuk, cahil, fuhşa müptela insanları toplar. Sevdiği adamlar zaten bunlardır. Yüreğinde asla merhamet yoktur. Babası, oğlu olursa da keser. Gayet vicdansızdır. Hiç dürüst hareket bilmez. Herkese en kötü şeyleri yapar. Vicdanında asla bir azap duymaz. Hiç doğru söylemez. İşi hep yalan dolandır. Asla meşru iş tanımaz. Mutlaka haksız şeyler yapar. Kanun, usül, adet, edep denilen şeyler onun için mevcut değildir. Hiç kimseyi sevmez. Hatta en sadıklarını bile. Böyle hislerden mahrumdur. Anası ölmüş, cenazesine bile gitmemiştir. Necib ve insani hislerden tamamiyle aridir. Kimseye itimadı yoktur. Herkesi korku ve ihsan ile tutmak sistemindedir. Her kim yanına girse çıkınca yanındakilere onun aleyhine türlü fena şeyler söyler. Bir adeti de rical ve meb'usları birbirine düşürmektir. Herkese, "O senin aleyhinde şunu söyledi" der. Biri bir şahıs aleylinde kendisine mektup yazarsa, o mektubu derhal o şahsa verir. Casusluğa çok ehemmiyet verir. Memleketi casuslarla doldurmuştur. Hem de casusların her dediğine inanır. Gayet evhamlıdır. Her saçma şeyden mühim bir mana çıkarır. Eğer kuvvetsiz ise pek korkaktır, kaçmağa çalışır. Eğer kuvvetli ise gayet cesurdur, kanlı bir canavar olur, paramparça eder. Makyavellik en sevdiği şeydir. Gayet mevki ve şan harisidir. Ve bunda pek kıskançtır. en ufak bir şerefi bile başkasına veremez. Ölüleri bile şeref hususunda kıskanır. Mesela Namık Kemal'e bile büyük...

Gayet mağrur ve kibirlidir. Nazarında dünyada kendinden başka adam yoktur. İster ki herkes kendisine tapınsın. Gayet müstebittir. Tenkide, hatta bir mütealaa beyanına tahammül edemez. Gayet para canlı ve hasistir. Büyük bir servet toplamıştır. Pek tamahkardır. Müthiş hırsız, mürtekip ve rüşvetçidir. Hem de bunları hiç utanmadan yapar.

Müthiş bir ayyaştır. Her gece sabaha kadar içer, körkütük olur. Bütün ömrü öyledir. Gençliği de böyle içki ve fuhuş ile geçmiştir. Recüliyeti yoktur fakat şehvete düşkündür. Fuhşun kadın, erkek, fail, me'ul her ne'ini yapar. Bu sebepten veya anası fahişe olduğundan olacak, ki bütün milletten namus ve iffeti kaldırmağa çalışır. Harbiye mektebinden beridir ki siki kalkmaz. Bu sebeple fuhşa inhimaki çoktur. Uğraşır. Bunlar da zaten tereddi eseridir. Böylelelir fuhşa düşkün olur.

Böbreklerine kadar çıkmış bel soğukluğu vardır. İltihab-ı külliyeden ikide bir beline ağrı gelir. banyoya girer. Bu sebeple banyoları çok sever. Frengiye müpteladır. Son zamanda yüzü Deliruim Tremem denilen hastalıktaki hey'eti almıştır. Elleri titriyor. Kalbi rahatsızdır. Bunlara rağmen yine çok rakı, tütün ve kahve içer, fuhuştan kendini alamaz. Bunlarsa bu hastalıklara pek muzırdır.

Frengisi Trablusgarp'ta gözüne vurmuş, iritis olmuş. Göz doktoru Şanlı Münir Ahmet iyi etmiş. Bu adam umumi harpten Hicaz'a gitmiş, asilere iltihak etmişti. Kokain çekerdi. Onu telgrafla Kahire'den Ankara'ya getirdi. Sıhhiye Vekaletine müşavir yapıyordu. Sonra Gureba Hastahanesine çırağ çıkardılar. Mustafa Kemal'in ona teveccühünü işiten Kahire'deki bir kaç Türk doktor ve eczacı bunun denaetini bana yazdılar. Ben de bu mektupların birini Mustafa Kemal'e gönderdimdi. Mektubu Münir Ahmed'e vermiş. O da Kahire'deki mektup sahibini tehdid etmiştir.

Megalomani, ilham alma gibi son yıllarda gösterdiği araza bakarak bu hastalıkların dimağında cinnet halinde bir eser yaptığına hükmedilebilir. Çünkü devlet işinde ve hususi hayatında yaptığı işleri delilikten başka bir şeyle tefsir etmek mümkün değildir.

Gayet müstebit, mütehakkim, zalimdir. Çok hodpesentdir. Bu sebeple ve mevkii için lüzum görürse bütün Türk milletini doğrar ve bütün Türkiye'yi yakar.

Zulümde Neronları, fuhuş ve eğlencede Zühre Maidi maidi masallarını, binbir gece hikayelerini geçti.

Hükümette her şeyin reisidir. Herşeyi pençesinde tuttura... Bu sebeple kendisine Yedibaşlı ejderha adını vermek münasiptir.

Gayet kincidir. Deve gibi kin güder. Düşmanlarını unutmaz, takip eder. Esasen her şeyde fikr-i takip sahibidir. Bu iyi bir meziyet ise de bunu en ziyade intikamda kullanır.

İnatçıdır. İmkanı yok fikrinden dönmez.

İki mühim emirber neferi, kör aleti vardır: Biri Fevzi, biri İsmet'tir. Biri sağ, biri sol kolu olmuşlardır. Bu iki ahsın onun bütün keyilerini yapmışlar, bütün şen'i zulümlerine alet olmuşlardır.

Mustafa Kemal iptidaları hiç söz söyleyemezdi. Bir kaç yıl sonra iyi hatip oldu. Nutkunu bir ay çalışır, ezberler, öyle söyler. Şundan bundan işite işite biraz da malumat sahibi oldu, fakat derecesi ağızdan kapmadan ibarettir.

Hüsnüniyet bu adamın yanından geçmemiştir. Hep suiniyet mesler. Şeytanlık düşünür.

Bütün davası milli harekette ve her şeyi kendi yapmış olmasıdır. Dahidir.

İnkılap delisidir. Türkiye'nin Deli Petro'su olmak hevesindedir. Bir taraftan da Napolyon olduğunu zanneder. Kibrü azameti uluhiyet mertebelerine vardırmıştır. Hasılı Türk tarihi böylesini henüz görmemiştir."

Rıza Nur
Hayat ve Hatıratım Çilt 4 S. 1517

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.