Olan biten

Belge alanlar!

Avrupa Futbol Şampiyonası´da sınıfta kalan bazı medyamızın bir de ´belge´ alan üyeleri var. Çırak Faıtih Altaylı ve ustası Hıncal Uluç. 1980´li yıllarda Fatih Altaylı Hıncal´a düşmandı; ana-avrat söverdi. Sonra ne olduysa ´kanka´ oldular. Bu iki yüzeysel kalemşör zat tabii ki Avrupa Şampiyonası´nı izlemediler. Ama tabii ki her kişiden daha iyi biliyorlar! Onlar tabii senatör!

Hıncal Uluç geçmişte etrafa sürekli ahkam keserdi. Televizyondan seyrederek yazı olmaz diye. Ama kurallar krallar için geçerli değildir. Tutarlıllık diye bir özellik bazıları için geçerli değildir.

Koloğlu´na cevap ver

Hıncal efendi‚ Fatih Terim´i ´şehir krosu´ ilan etmiş ve eğer liberolu oynamazsa takımın rezil olacağını yazmıştı. Takım liberosuz alan savunması oynadı ve UEFA Şampiyonu oldu. Hıncal´a sorarsanız‚ tabii ki liberolu oynasalardı‚ Şampiyonlar Ligi şampiyonu olurlardı. bizim müthiş ikili eğer maçlara gelip görebilselerdi‚ Türkiye dışında liberolu oynayan kimse yok. Tüm takımlar liberosuz‚ dört geride‚ iki veya bir ön liberolu alan savunası oynuyorlar. Ülkemizde boş konuşmanın cezası yoktur. Ancak günahlar burada da bitmiyor.

Hıncal insanların emeklerini de çalmakta! Doğan Koloğlu bu ülkeye hücum futbolu kavramını sokan ve ilk yazan adamdır. Hıncal onun fikrini çalmaya kalktı. Doğan koloğlu kibar insan‚ bir defa ikaz etti ´1982 yılındaki benim yazımdan evvel yazılmış bir hücum futbolu yazınız varsa gösterin´ dedi‚ cevap çıkmadı. Ama günahlar bitmedi. Hıncal maçların süresi içinde Hakan Şükür´e saldırdı. Hakan da O´nu vatan haini ilan etti. Bunun üzerine Hakan gol attıktan sonra Hıncal sayfa sayfa‚ ´Ben onu tahrik etmek için yaptım. Mustafa Denizli´yi de ikaz ettim‚ mutlaka yazımı okut diye. Sonunda başardım.´ türü bir kıvartma!

Bre ilkel kişi. Daha şundan üç-beş ay evvel değil mi idi‚ Mustafa Denizli ile İrlandalılar kavganız ve sonra insanları kandıran berbat televizyon sulhu temsili? Nasıl da utanmıyorsunuz yahı? Gazetecinin futboluyu tahrik görevi nasıl olur ki? Gazetecilik ilkelerine göre gazeteci olayların içinde olmaz‚ yakınında olur. Olay çıkarmaz‚ olayları değiştirmez. Gazeteci amigo da değildir. Bu vıcık vıcaklık‚ hem de uzaktan‚ nasıl kabul edilebilir ki? Bu ne biçim gazeteciliktir? Mesleğin içine etmeye‚ genç insanlara kötü örnek olmaya ne hakkınız var?

Ya Fatih Altaylı? Biz oralarda kan-ter dolaşırken‚ kilometrelerce yol yapar‚ haber ve yorum üretmeye çalışırken‚ beyefendiden bir yazı: ´Mustafa Denizli´yi aradım‚ O´na aynen devam etmesini‚ finale çıkacağını söyledim´ gibi bir yaklaşım. Bre çocuk‚ sen ne bilirsin? Baban zengin olduğu için mahalle takımına top alırdı‚ ona rağmen mahalle takımında kadroya giremezdin. Hangi bilgiye dayanarak bu palavraları sıkıyorsun?

Altaylı palavracı

Fatih Altaylı´yı iki defa ekonomi palavrası sıktığı zaman deşifre ettik. Kıskançlıktan kuduruyor. Türk Milli Takımı´nın İsveç maçında son dakikada TRT yöneticileri bizi çağırdı‚ ´Maç anlatılırken yardım et´ dediler. İkinci devre başlamış. Biz yüz sıra yukarda oturuyoruz. Ne Tük takımının oturduğu yer gözüküyor‚ ne de oyuncu değişikliklerini yapan dördüncü hakem bölgesi. Taa en yukaıda ve en arkadayız. Peşpeye üç oyuncu değişmiş‚ biz ikisini gördük‚ üçüncüsünü göremedik. Fatih efendi hemen atlamış‚ ´Üç oyuncu değişikliği kuralını bilmiyor´ diye... Kıskanç velet ya‚ kusur bilacak‚ intikam alacak. Ahlak sorunlu velet hemen saldırıda.

Bre geri çocuk‚ bir alternatif‚ kuralı bilmemek olabilir‚ bir alternatif de değişikliği görmemiş olmak. Ama kötü niyet ve kıskançlık olunca yorum kolay! Fazıl Say da konserde cep telefonu çalınca kadıncağızı kasti olarak telefonu açık bırakmakla itham etmişti. Ama sonra Can Ataklı Fransa´da konserde cep telefonu çaldığı zaman‚ Fazil Say´ın dellenmediğini‚ hiç bir şey söylemediğini ortaya koymuştu.

Rezaletin şahidi var

Fatih Altaylı‚ Emre Kongar çapında birini sipariş üzerine hırpalayacak kadar düşük düzeyde bir yaklaşıma sahip. Gazete sayfalarında MİT ajanı olduğu ısrarla tekrar tekrar yazılan bu çocuğun ruh halini anlatmak için kücük ve gerçek bir olayla kapatıyoruz:

1980´li yılların başında Cumhuriyet Gazetesi Spor Servisi´ndeyiz. Foto muhabiri Vedat Danacı‚ Fatih Altaylı´yı servisin ortasındaki masaya yatırıyor. Pantolonunu ve çamaşırlarını sıyırıyor‚ üstüne biniyor. Fotoğrafçı Ender Erkek de siyah-beyaz resimleri çekiyor. Şahitleri var‚ en az beş tane. Vedat‚ Ender‚ Halil‚ Hasan‚ Turgay mesela. İşte bu kişiden de ancak o tür yorum çıkar!

Deniz Gökçe

Akşam 15/07/2000"

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.