Çetin Özek
PİŞMANİYE...
Bir hukuk doçentince kaleme alınan şu satırları birlikte o-kuyalım:
- Dünden bugüne faşist örnekler ve bunlara karşı gerçekleştirilen kavgalar, bize
bazı sonuçlara varmak olanaklarını sağlamaktadır. Faşizme karşı savaşmanın
sosyalistler için şaşmaz bir görev olduğu açıktır. Faşizme karşı kavga veren,
bunu en bilinçli ve sosyalist düzeni amaçlar biçimde gerçekleştirmek zorunda
olan sosyalistlerin bu kavga süresince, özellikle geri bırakılmış ülkelerde,
diğer sınıf ve tabakalarla "ittifak" kurmaları da zorunluluk olarak
belirmektedir. Bu konuda sanırız ki, faşizme karşı ittifak kurulup kurulmayacağı tartışması gereksiz ve zararlı bir çekişme olacaktır. Faşizme karşı devrimci halk cepheleri kurulacaktır. Üzerinde
durulması gereken konu somut koşullar ve yapılar içinde "devrimci halk
cephelerinin" kurulma koşullarını saptamak, cephe içindeki sınıfsal güçlerin
yapısını bilmek, devrimci yöntemleri araştırarak "işçi-köylü iktidarının"
kurulmasına yönelik "cephe" taktiklerini son amaca yönelik biçimde ele almaktır.
Dünyadaki örneklemeler bize göstermiştir ki, "halk cepheleri" faşizme üstün
gelse ve halk iktidarına yaklaşsa bile, sosyalist devrim kendiliğinden
oluşmamakta ve devrimci gelişim yer yer yüzgeri edip "gerici" siyasi
düzenlemelere varabilmektedir. Bunun örneğini kendi Ulusal Kurtuluş Savaşımız
açısından, savaş sonrasıgelişim ve bugün vardığımız noktada bulabilmeliyiz...
Halk cepheleri sınıflar arası bir ittifak sonucu kurulurken bu sınıfları bir
araya getiren unsur, bunların "emperyalizme" ve "faşizme" karşı oluşlarıdır...
Bu açıdan, işçi sınıfı ideolojisini benimsemiş proleter sosyalistler için "cep-
he"yi sadece emperyalizme ve faşizme karşı bir araç olarak ele almamak gerekir.
Böyle bir anlayış proleter sosyalistleri burjuva kuyrukçusu yapabilir...
Proletaryayı, kendi sınıfsal iktidarına yaklaştıracak olan "halk cephesi",
devrimci ve öncü proletaryanın, antiemperyalist ve antifaşist kavganın
proletarya devrimine yönelişinin bir aracı olarak kabulü zorunludur... Bu
satırları okuyup
- Kim bu hukuk doçenti "proleter sosyalist?.." diye düşünüyorsanız, hemen
açıklayalım: Bu satırlar, istanbul Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Doçenti Dr. Çetin
Özek'in "Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi" adlı kitabından alınmıştır. Özek,
"Türkiye'de Gerici Akımlar", "Nurculuğun içyüzü", " 141 -142'nci Maddeler",
"Direnen Faşizm" gibi kitapların yazarıdır. 12 Mart döneminde "gizli komünist
partisi" kurmak, "halkı suç işlemeye tahrik" eylemlerinden dolayı gözaltına
alınarak tutuklandı. Dört beş aylık tutukluluktan sonra serbest bırakılan
"keskin proleter devrimci" ve "işçi sınıfı savaşçısı", Milliyet gazetesinde
yayımladığı yazılarda, sağcı öğretim üyelerine dipnotları düşerek, savunduğu
bütün görüşleri yadsıdı ve 12 Mart yönetimini övdü. Fakat bütün bu çabalarına
rağmen, yine de iki yıl hapis cezası aldı. Dosya, Yargıtaydayken, Af Yasası
çıktı ve böylece cezadan kurtuldu.
Bu "halk cephesi" kuramcısı, bu "halk savaşı" militanı, bu "proleter devrimci",
yazdığı şu satırları da unuttu:
- işçi sınıfı partisi her bölgede, her yörede, her fabrikada birleşik cepheyi
kurmak, işçi sınıfının eylem birliğini sağlamak ve bu eylem birliğini faşizme
karşı, sınıf düşmanlarına karşı bir silah olarak kullanmak zorundadır, işçilerin
faşizme karşı sınıfsal çıkarlarının bilincine varıp bu çıkarları savunması,
proletarya birliğinin de ilk temel unsuru olacaktır...
Evet, bu satırların yazarı Doç. Dr. Çetin Özek, 12 Mart dönemindeki dört-beş
aylık tutukluluktan sonra, "Hürriyet gazetesinin "kurmayları" arasına katıldı.
Bu gazetenin hem hukuk, hem de bir çeşit siyasal danışmanlığını yapmaktadır
şimdi.
Bugünlerde profesör olacak Özek. "Hocası", Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ve
Prof. Dr. Sahir Erman'ın önünde "profesörlük cüppesi" giyecek. Bir de kitap
hazırladı bunun i-çin. Adı: "Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu". Özek bu
kitabında, yazıişleri müdürlerinin ceza sorumluluğunun bugünkü gibi sürüp
gitmesini savunarak, hocası Prof. Dönmezer'den de katı ve totaliter görüşleri
savunuyor. Hocası Dönmezer,
-Yazıişleri müdürlerinin sorumlu olmaları Anayasaya aykırıdır... derken Özek;
-Hayır Anayasaya uygundur... diyebiliyor. Özbek'in şu satırlarına da göz
atalım,
-"Ortanın solu" politikası, devrime karşı "güvenlik sübabı" görevini,
parlamenter alanda gerçekleştirilen ve temelde anti-emperyalist niteliği
bulunmayan bir küçük burjuva hareketidir. AP'nin işbirlikçi burjuva iktidarının
yıkılmasıyla bütün sorunların çözümleneceği yanlışına dayanan bu hareket, "düzen
değişikliğinin" sınıfsal ve üretim ilişkileri yapısına ilişkin nitelikleri hiçe
sayarak, klasik "sosyal demokrat" ihanetini tekrarlamaktadır...
Özek kitabını,
-Örgütlenme hakkını elde etmek, fiili ve hukuki saptırmalara karşı direnmek,
yasaları zorlamak ve partisine kavuşmakla birlikte "devrimci, antifaşist halk
cephesi" içinde öncülüğü kazanmak zorundadır. Zafer, işçi sınıfının ve onun
ideolojisini benimseyenlerin olacaktır... cümlesiyle bitirmektedir.
insanlar baskılar karşısında inançlarından dönebilirler. Bunların örneklerine
çok rastlanmıştır. Baskıya karşı her insan aynı
dirençle karşı koyamaz. Özek'in "dramı" bir ölçüde böyle yo-rumlanmalı.
Fakat, toplum önünde en keskin devrimci görüşlerin sahipleri bu inançlarını,
cami avlularına bırakılmış çocuklar gibi terk edip kaçamazlar! Yazılan her
satırın, halk önünde, aydın önünde ve emekçi sınıflar önünde bir sorumluluğu
vardır. Şimdi bu sorumluluğun bilinciyle soruyoruz,
- Bay Özek, devrimci inançlarınızdan döndükten sonra ö-zel yaşamınızda bir
değişiklik oldu mu? 12 Mart 1971 öncesi servet beyanınızla, bugünkünü açıklar
mısınız?
(Uğur Mumcu / Yeni Ortam. 6 Man 1975)
Bir hukuk doçentince kaleme alınan şu satırları birlikte o-kuyalım:
- Dünden bugüne faşist örnekler ve bunlara karşı gerçekleştirilen kavgalar, bize
bazı sonuçlara varmak olanaklarını sağlamaktadır. Faşizme karşı savaşmanın
sosyalistler için şaşmaz bir görev olduğu açıktır. Faşizme karşı kavga veren,
bunu en bilinçli ve sosyalist düzeni amaçlar biçimde gerçekleştirmek zorunda
olan sosyalistlerin bu kavga süresince, özellikle geri bırakılmış ülkelerde,
diğer sınıf ve tabakalarla "ittifak" kurmaları da zorunluluk olarak
belirmektedir. Bu konuda sanırız ki, faşizme karşı ittifak kurulup kurulmayacağı tartışması gereksiz ve zararlı bir çekişme olacaktır. Faşizme karşı devrimci halk cepheleri kurulacaktır. Üzerinde
durulması gereken konu somut koşullar ve yapılar içinde "devrimci halk
cephelerinin" kurulma koşullarını saptamak, cephe içindeki sınıfsal güçlerin
yapısını bilmek, devrimci yöntemleri araştırarak "işçi-köylü iktidarının"
kurulmasına yönelik "cephe" taktiklerini son amaca yönelik biçimde ele almaktır.
Dünyadaki örneklemeler bize göstermiştir ki, "halk cepheleri" faşizme üstün
gelse ve halk iktidarına yaklaşsa bile, sosyalist devrim kendiliğinden
oluşmamakta ve devrimci gelişim yer yer yüzgeri edip "gerici" siyasi
düzenlemelere varabilmektedir. Bunun örneğini kendi Ulusal Kurtuluş Savaşımız
açısından, savaş sonrasıgelişim ve bugün vardığımız noktada bulabilmeliyiz...
Halk cepheleri sınıflar arası bir ittifak sonucu kurulurken bu sınıfları bir
araya getiren unsur, bunların "emperyalizme" ve "faşizme" karşı oluşlarıdır...
Bu açıdan, işçi sınıfı ideolojisini benimsemiş proleter sosyalistler için "cep-
he"yi sadece emperyalizme ve faşizme karşı bir araç olarak ele almamak gerekir.
Böyle bir anlayış proleter sosyalistleri burjuva kuyrukçusu yapabilir...
Proletaryayı, kendi sınıfsal iktidarına yaklaştıracak olan "halk cephesi",
devrimci ve öncü proletaryanın, antiemperyalist ve antifaşist kavganın
proletarya devrimine yönelişinin bir aracı olarak kabulü zorunludur... Bu
satırları okuyup
- Kim bu hukuk doçenti "proleter sosyalist?.." diye düşünüyorsanız, hemen
açıklayalım: Bu satırlar, istanbul Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Doçenti Dr. Çetin
Özek'in "Faşizm ve Devrimci Halk Cephesi" adlı kitabından alınmıştır. Özek,
"Türkiye'de Gerici Akımlar", "Nurculuğun içyüzü", " 141 -142'nci Maddeler",
"Direnen Faşizm" gibi kitapların yazarıdır. 12 Mart döneminde "gizli komünist
partisi" kurmak, "halkı suç işlemeye tahrik" eylemlerinden dolayı gözaltına
alınarak tutuklandı. Dört beş aylık tutukluluktan sonra serbest bırakılan
"keskin proleter devrimci" ve "işçi sınıfı savaşçısı", Milliyet gazetesinde
yayımladığı yazılarda, sağcı öğretim üyelerine dipnotları düşerek, savunduğu
bütün görüşleri yadsıdı ve 12 Mart yönetimini övdü. Fakat bütün bu çabalarına
rağmen, yine de iki yıl hapis cezası aldı. Dosya, Yargıtaydayken, Af Yasası
çıktı ve böylece cezadan kurtuldu.
Bu "halk cephesi" kuramcısı, bu "halk savaşı" militanı, bu "proleter devrimci",
yazdığı şu satırları da unuttu:
- işçi sınıfı partisi her bölgede, her yörede, her fabrikada birleşik cepheyi
kurmak, işçi sınıfının eylem birliğini sağlamak ve bu eylem birliğini faşizme
karşı, sınıf düşmanlarına karşı bir silah olarak kullanmak zorundadır, işçilerin
faşizme karşı sınıfsal çıkarlarının bilincine varıp bu çıkarları savunması,
proletarya birliğinin de ilk temel unsuru olacaktır...
Evet, bu satırların yazarı Doç. Dr. Çetin Özek, 12 Mart dönemindeki dört-beş
aylık tutukluluktan sonra, "Hürriyet gazetesinin "kurmayları" arasına katıldı.
Bu gazetenin hem hukuk, hem de bir çeşit siyasal danışmanlığını yapmaktadır
şimdi.
Bugünlerde profesör olacak Özek. "Hocası", Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ve
Prof. Dr. Sahir Erman'ın önünde "profesörlük cüppesi" giyecek. Bir de kitap
hazırladı bunun i-çin. Adı: "Basın Suçlarında Ceza Sorumluluğu". Özek bu
kitabında, yazıişleri müdürlerinin ceza sorumluluğunun bugünkü gibi sürüp
gitmesini savunarak, hocası Prof. Dönmezer'den de katı ve totaliter görüşleri
savunuyor. Hocası Dönmezer,
-Yazıişleri müdürlerinin sorumlu olmaları Anayasaya aykırıdır... derken Özek;
-Hayır Anayasaya uygundur... diyebiliyor. Özbek'in şu satırlarına da göz
atalım,
-"Ortanın solu" politikası, devrime karşı "güvenlik sübabı" görevini,
parlamenter alanda gerçekleştirilen ve temelde anti-emperyalist niteliği
bulunmayan bir küçük burjuva hareketidir. AP'nin işbirlikçi burjuva iktidarının
yıkılmasıyla bütün sorunların çözümleneceği yanlışına dayanan bu hareket, "düzen
değişikliğinin" sınıfsal ve üretim ilişkileri yapısına ilişkin nitelikleri hiçe
sayarak, klasik "sosyal demokrat" ihanetini tekrarlamaktadır...
Özek kitabını,
-Örgütlenme hakkını elde etmek, fiili ve hukuki saptırmalara karşı direnmek,
yasaları zorlamak ve partisine kavuşmakla birlikte "devrimci, antifaşist halk
cephesi" içinde öncülüğü kazanmak zorundadır. Zafer, işçi sınıfının ve onun
ideolojisini benimseyenlerin olacaktır... cümlesiyle bitirmektedir.
insanlar baskılar karşısında inançlarından dönebilirler. Bunların örneklerine
çok rastlanmıştır. Baskıya karşı her insan aynı
dirençle karşı koyamaz. Özek'in "dramı" bir ölçüde böyle yo-rumlanmalı.
Fakat, toplum önünde en keskin devrimci görüşlerin sahipleri bu inançlarını,
cami avlularına bırakılmış çocuklar gibi terk edip kaçamazlar! Yazılan her
satırın, halk önünde, aydın önünde ve emekçi sınıflar önünde bir sorumluluğu
vardır. Şimdi bu sorumluluğun bilinciyle soruyoruz,
- Bay Özek, devrimci inançlarınızdan döndükten sonra ö-zel yaşamınızda bir
değişiklik oldu mu? 12 Mart 1971 öncesi servet beyanınızla, bugünkünü açıklar
mısınız?
(Uğur Mumcu / Yeni Ortam. 6 Man 1975)
Hiç yorum yok: