Mamak Askeri Cezaevi
Koğuşun içinde bir renkli televizyon bulunuyordu. Hatta Cine 5 yayınlan şifresiz olarak gösteriliyordu. Haftanın her günü sıcak su akıyordu. Koğuşta her gün üç kişilik bir nöbetçi heyeti bulunuyordu. Bu görevliler, o gün için koğuş mutfağının ve tuvaletlerin temizlenmesi, yemeklerin alınarak dağıtımı görevlerini üstleniyorlardı. Bu İş, koğuşta bulunan ve sayıları 30 ila 50 arasında devamlı olarak değişen tutuklu ve hükümlüler arasında sıra ile yapılıyordu. Rütbeler geçersizdi. En küçük rütbeli astsubay ile albay aynı statüye ta-biydi. Günde bir kez l saatliğine avluya çıkılıyordu. Avlunun dört tarafı tutuklu koğuşlarıyla çevriliydi. Burası yaklaşık 150-200 metrekarelik bir yerdi. Duvarların yüksekliği nedeniyle yalnızca gökyüzünü görebiliyordunuz. Tutuklu ve hükümlüler sıra ile bu avluyu kullanıyorlardı. Biz cezaevinin giriş katında bulunuyorduk. Alt katlarda yer alan koğuşlarda, 12 Eylül döneminde birçok tutuklu ve hükümlünün kaldığını, çektikleri eziyetleri koğuş arkadaşlarımdan dinlemiştim. Ancak cezaevinde kaldığım süre içinde buraları hiç görmedim.
Koğuşta kaldığım ilk günün sabahı, erken saatlerde kalkarak diğer tutuklular ile birlikte tutuklu elbiselerini giydim. Bu elbise, gri bir pantolonla yine gri boğazlı bir ceketten oluşuyordu. Polis kolejinde yatılı olarak okurken giydiğim elbiseyi hatırlattı bana. Bu nedenle fazla garipsemedim.
Sabah sayımı, subay koğuşunda, görevli sivil veya asker gardiyanlar tarafından yapılıyordu. Genelde asteğmen rütbesinde görevliler sayımı yapıyorlardı. Erler için Mamak Askeri Cezaevi çok daha zor bir yerdi. Erlerin sayımları, avluda, askeri içtima düzeninde yapılıyordu. Ayrıca devamlı olarak eğitime ve çok sıkı disipline tabi tutuluyorlardı. Bazı koğuş arkadaşlarım, erlere görevli gardiyanlarca çok kötü muamele edildiğini söylüyorlardı. Kimi geceler, er tutukluların koğuşlarından gelen çığlık ve feryatlar, bulunduğum koğuşun kasvetli havasını biraz daha arttırıyordu.
Koğuşta kaldığım ilk günün sabahı, erken saatlerde kalkarak diğer tutuklular ile birlikte tutuklu elbiselerini giydim. Bu elbise, gri bir pantolonla yine gri boğazlı bir ceketten oluşuyordu. Polis kolejinde yatılı olarak okurken giydiğim elbiseyi hatırlattı bana. Bu nedenle fazla garipsemedim.
Sabah sayımı, subay koğuşunda, görevli sivil veya asker gardiyanlar tarafından yapılıyordu. Genelde asteğmen rütbesinde görevliler sayımı yapıyorlardı. Erler için Mamak Askeri Cezaevi çok daha zor bir yerdi. Erlerin sayımları, avluda, askeri içtima düzeninde yapılıyordu. Ayrıca devamlı olarak eğitime ve çok sıkı disipline tabi tutuluyorlardı. Bazı koğuş arkadaşlarım, erlere görevli gardiyanlarca çok kötü muamele edildiğini söylüyorlardı. Kimi geceler, er tutukluların koğuşlarından gelen çığlık ve feryatlar, bulunduğum koğuşun kasvetli havasını biraz daha arttırıyordu.
Bülent Orakoğlu'nun açıklamalarından...
Hiç yorum yok: