Olan biten

Suriye krizi düzmeceymiş

1998 yılı ortasında Türkiye'yi Suriye ile savaşın eşiğine getiren kriz, Şemdin Sakık'ın önerisi doğrultusunda ve belli bir senaryo çerçevesinde tırmandırılmış. Kriz, Öcalan'ın Suriye'den çıkıp Rusya'ya gitmesiyle başlayan ve Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesine kadar uzanan süreci başlatmış olması nedeniyle önemli. Hapisten Selim Çürükkaya'ya yazdığı mektupta bu konuya değinen Sakık, Öcalan'ın militanların önünde kendisini suçlarken kullandığı ifadeleri hatırlayarak öneride bulunduğunu, krizin bu öneri doğrultusunda yaratılarak tırmandırıldığını söylüyor.

Mektubunda Öcalan tarafından tasfiye edilmek için denenen yöntemleri ve örgütten kaçmak zorunda kalışını detaylı şekilde anlatan Sakık, son olarak Hatay'da görevlendirilmesini de öldürüleceği hesaplanarak düşünülmüş bir tuzak olarak niteliyor. Sakık, militanların yarısını çatışmalarda kaybetmesine karşın Suriye'ye dönmeyi başardıktan sonra ajan ve işbirlikçi ilan edildiğini söylüyor. Militanların önünde Öcalan tarafından "Şemdin'i Hataya gönderdim ki savaşı geliştirsin. Ama o gitti ne yaptı? Gittiği gibi Türk Genel Kurmaylığıyla ilişkiye geçti. Oturup konuştular. Önce Apo'yu nasıl tasfiye ederiz sorusuna cevap aradılar. Bunu başaramayacaklarını gördüklerinde bu sefer de Apo'yu nasıl Suriye'den çıkarırız dediler. Ve sonunda planlarını oluşturdular. Plana göre Şemdin güçlerini Suriye sınırına mevzilendirecek, burada eylem yapacak, Türkiye de Suriye'ye dönüp "Senin sınırından bana saldırılar oluyor, ya bu saldırıları durdur ya da sana ne yapacağımı bilirim diyecek. Ortam giderek gerilecek ve Türkiye Suriye'ye, "Eğer Apo'yu Şam'dan çıkarmazsanız size savaş açarım tehdidinde bulunacak." sözleriyle suçlandığını belirten Sakık, kendisine danışıldığında Öcalan'ın o günkü konuşmasında sarfettiği "Suriye ne diye benim için savaşa göze alsın ki, zaten kendileri "Sen boğazımıza takılmış bir jiletsin, seni ne çıkarabiliyoruz ne de yutabiliyoruz" dememişler miydi? Böyle diyen Suriye yönetimi tabii ki benden ülkelerini terk etmemi isteyecek." şeklindeki sözlerini hatırlamış. Sakık, "İşte Öcalan'ın bu cümleleri aklımın bir köşesinde durmuştu. Sorgu sürecinde, Öcalan'a ne yapılabilir diye sorulunca, ben de yapılacakları olduğu gibi ortaya koydum." diyor.

1997 yılında örgütten kaçarak KDP güçlerine sığınan Şemdin Sakık, Barzani tarafından Türkiye'ye satıldığı düşüncesinde. Sakık, 1998 Nisan'ında Türkiye'ye getirilerek yargılanmış ve idam cezasına çarptırılmıştı.

Aynı yıl, Eylül ayının son Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından 1 Ekim tarihli gazetelerde Cumhurbaşkanı Demirel'in "Suriye, Türkiye'ye karşı açık bir husumet politikası izlemektedir.
PKK terör örgütüne aktif destek sağlamayı sürdürmektedir. Tüm uyarılarımıza rağmen hasmane tutumundan vazgeçmeyen Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum.’’ şeklindeki demeci yer aldı.

Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş'in Reyhanlı'da miting düzenlediği, Emekli askerlerin Suriye'ye saldırılması yönündeki tavsiyelerinin medyada rağbet gördüğü, sınıra askeri yığınak yapılarak gerçek mermilerle askeri tatbikatlar düzenlendiği bir dönem sonunda kriz, Mısır ve İslam Konferansı Örgütü liderinin arabuluculuğuyla yürütülen görüşmeler sonucunda Suriye ile Adana'da imzalanan mutabat metniyle sonlandırılmış, Öcalan'ın Suriye'de barındırılmayacağını ve PKK militanlarının teslim edileceğini taahhüt eden metin gazetelere zafer sevinci yaşatmıştı.

1 yorum:

  1. Koca Türkiye Cumhuriyeti poltikalarını kendisine bile saygısı olmayan çakalların tavsiye ve öngörüsüne göre yapmaz.Buna inanmak safdillik değilse nedir.

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.