Önder-Zana-Barzani görüşmesi
Sırrı Süreyya Önder, yanında Leyla Zana olduğu halde Mesut Barzani'yle görüştü. 9 Mart 2014 tarihli İmralı görüşmesi sırasında Abdullah Öcalan'ı bilgilendirirken söylediklerine göre Önder, bu görüşmeden kısa bir süre önce Neçirvan Barzani ile de görüşmüştü. Önder Barzani'nin tutumu hakkında, "Göründüğünün aksine çok candan ve mütevazı davrandı, çok da espriliydi" diyor. Görüşmede Leyla Zana Barzani'ye Abdullah Öcalan'ın mektubunu verdi, Önder'i de başmüzakereci olarak takdim etti.
Önder ile Öcalan arasınad görüşme hakkında şu konuşma geçti:
S. S. Önder: Sayın Barzani'ye günü gelmiş düşüncelerden ve fikirlerden daha kuvvetli hiçbir şeyin olmadığını söyleyerek başladım. O sırada Amerika'ya bir vize meselesi için rest çekmişti. Bunu dört yıl önce yapsalar aynı neticeyi alamayacaklarını, belki de bu yolu defalarca denediklerini ama bugün gelinen nokkada yaptıkları bu hareketin vize meselesindeki sorunu on iki saatte çözdürttüğünü söyledim. Kürt ulusal birliği de aynen bu işte olduğu gibi zamanı gelmiş hatta bir anlamda geçmekte olan bir olgudur; buna kayıtsız kalmak ya da engellemek gibi bir ithamda bulunmak bizim işimiz değil dedim. Ama şunu söyleyebiliriz ki, bunu gerçekleştirmemiş olmak sorumluluğu bile yeterince ağır bir sokumluluktur. Sonra sizin kendisine dair düşüncelerinizi aktardım. Barzani diplomatik cevaplar verdi. Biz oradan çıktıktan bir gün sonra da bu işi boşa çıkaraccak bir sürü laf sarfetti.
Ama biz bu geziyi Barzani'yi ikna etmekten çok, sizin bu şartlar altında bile bölgede diplomasi yapabilen bir ana aktör olduğunuz zeminine oturttuk. Görüşmeler ve sonrasındaki basın açıklamalarının da bu perspektifle olması gerektiğini Leyla'ya ısrarla vurguladım. Bu gezimiz elbette belli şeyleri belki geliştirir, belki iyileştirir. Ama bizim esas öne çıkaracağımız şey, Öcalan'ın bölgede etkili bir diplomasi yapıyor olabildiğini göstermemiz olacaktır. Leyla da büyük ölçüde bu perspektife uydu. Üç gündür İstanbul'da bana destek vermeye geldi. Etkili bir program çıkardık, sonuçları da verimli oldu. Bugün Urfa'ya geçecek, size selamları var. Sayın Barzani size iki top, bana da iki top şalşepik kumaşı hediye etti. Eğer bir ceketinizi verirseniz ve isterseniz onu size diktirip getireyim.
A. Öcalan: (Güldü) Olabilir, avukatlarda var benim ölçülerim, onlardan alabilirsin.
S. S. Önder: Barzani 96'da sizi ziyaret etmiş. Sizi Kürdistan'a davet etmiş, bunları anlattı. Daha sonra sizi kelepçeli halde görünce bir kardeşinin ya da kenisinin koluna kelepçe vurulmuş gibi hissettiğini söyledi. Sözün tam burasında Doktor Fuat -ki o da toplantıdaydı- ağlamaya başladı. O ağlayınca Leyla da ağladı. Barzani de biraz hüzünlendi.
A. Öcalan: Niye ağlıyorlar ki?
S. S. Önder: Bir Adıyaman lafıdır Başkanım. Herkes kendi ölüsüne ağlar. Sanırım ne kadar unutmaya ya da bilmezden gelmeye çalışsalar da vicdanları ve ulusal onurlarır akıllarına geldi. Çünkü bir parça samimi bir hüzündü o anda oluşan.
A. Öcalan: Yapma yahu. Ağlaycaklarına bir şeyler yapsınlar, varlıklarını bize borçlu olduklarını bir parça hatırlasınlar. Timsah gözyaşları döküyorlar. Çük büyük suç işlediler. Ben burada kendi durumuma hiç ağlamadım ama Güney Kürdistan'ı satsa da yine merhametli davranacağım. Öcalan sizinle kavga istemez deyin. Biz orada da Türkiye'de de kazanacağız.
S. S: Önder: Neçirvan bizim kaldığımız yere geldi. Bizi orada ziyaret etti. Ertesi gün Türkiye'ye gidip Başbakanı ziyaret edeceğini, özel olarak iletmemizi istediğimiz bir şey varsa bunu en etkili şekilde söyleyebileceğini söyledi ya da kendisine bir zemin vermemizi, onun üzerinden düşüncelerimizi olduğu gibi, kendi düşüncesi gibi aktaracağını söyledi. Ben de bu yavaşlık ve izolasyonla giderse ortada hükümetin kalmayacağını, her anlamda demokratikleşmeye ihtiyacı olduğunu, buna uygun davranmazsa yok olacağını, bunu kendi düşüncesi gibi aktarırsa gerçeği aktarmış olacağını söyledim. İdris Barzani için söylediklenizi ekledim. Sizin onu hep ayrı bir yerde değerlendirdiğiniz vurgusunu da yaptım.
Hiç yorum yok: