Olan biten

Abbas Hilmi

"...Derken Başımıza Hidiv Abbas Hilmi çıktı. Abbas Hilmi Lozan'da imiş. Nihat Reşad'ı bana musallat etti. İlla benimle görüşmek istiyormuş. "Nereye emrederse geleyim. Fakat mülakatımız gizli kalsın." diyormuş. Bu eski, mevkii yüksek adam. "Ben ona giderim" dedim. Gittim. Şundan bundan laf edildi. Çok durmadım. Çıkıyorum. Paltomu tutmak istedi. Kat'iyen olmaz dedim. Zorladı ve tuttu. Tabasbusuna hayret ettim. Esasen bence adi ve mülevves bir mahluktur. İsmet'le de görüşmüş. İsmet bana söylemedi. Bu adamın her işi, hareketi menfaate bağlıdır. Derhal Brüksel bankalarında parası varmış. Harpte haczetmişler. Hala vermiyorlarmış. "Bunu alıverin" diyor. Bir kısmını Hilaliahmete teberrü edecekmiş. Bunu söyledi. "Peki" dedik. Arif Paşa adında bir katibi varmış. O gelip gitmeğe başladı. Bu yetmedi, arkasından Londra'dai mali işlerini tesviye için bizden Londra'ya gitmeğe pasaport istedi. Artık yakamızı bırakmıyor. Bunu adamlarından biri bana söyledi. Dedim: "Biz heyeti murahhasayız, pasaport veremeyiz." Gitti. "Ben Türk tebasıyım" cevabını getirdi. Öyle ama bizim vazifemiz değil, Ankara'ya müracaat etsin.

...Bu esnada Celal Arif Hikmet dolu sözlerinin Roma'dan tesir etmediğini düşünmüş olacak ki, Lozan'a geldi. Hidiv bize adamları vasıtasıyla Celal Arif aleyhinde müthiş şeyler söyledi. Biz Hidiv'den böyle bir şey istemedik ama söyledi. Şöyle ki: Hidiv Roma'da imiş. İtalyanların kendisini hudut haricine atacaklarını işitmiş. Mümessil Celal Arif'e müracaat etmiş. o da ben mani olurum demiş. Fakat biraz sonra "Bazılarına rüşvet vermek lazım geliyor" demiş. Hidiv'den 5000 İngiliz lirası almış. Sonra "Hilali Ahmet'e para lazımdır" demiş. Bin lira daha almış. Bu parayı da Hilali Ahmer'e yollamamış. Hidiv İtalya'da kalmış. Fakat haber almış ki, kendisini İtalya'dan çıkarmak havadisi asılsız imiş. Bu da Celal Arif, para çekmek için tertip ve işaası imiş. Hidiv'in kalması için rüşvet de dağıtmamış, paraları yutmuş.

Ben "Lafa inanmam, vesika göstermeli" dedim. Bunlara dair Celal Arif'le olan muhaberesi ve paranın alındığına dair senet kopyelerini gösterdi. Makine ile kopye edilmiştir. Fransızca'dır. Sinop'ta kütüphanemde duruyor.

Hidiv duramaz. Bize hiç lüzumu yokken bu casusluğu yaptı. O öyledir. Casusluk yaptırır, bizzat casusluk yapar. Entrikasız rahat edemez. "...Lozan'da etrafta bir takım Suriyeli politika serserileri var. Bunların başları bizde eski mesuslardan Dürzi Şekip Arslan ve Caberizade İhsan'dır. Bunlar "Suriye'yi Fransızlardan kurtaracağız. Seni Suriye'ye hidiv yapacağız. Ordan Mısır'ı da alırız." diyorlar. Hidivden para koparıyorlar. Hidiv memnun. Bir müddet sonra bunları koğdu. Koğdu ama boş duramaz ki... Yanına diğer bir  takım serserileri topladı. Bu sefer Hicaz'da halife olacak. Bu, onun zaten eski hidivlik zamanı gaye ve davasıdır. Hidivi biraz da bunlar yoldular.

Nemize lazım. Ne yaparsa yapsın. Zaten işten bizim vaktimiz yok. Fakat Hidiv fazla geldi. Londra'ya pasaport almak için bana rüşvet teklif etti. Vasıta olan adam Suphi Nuri'dir. Sevdiğim adamdır. Çirkin bir vasıtalığı nasılsa farkına varmayarak olacak, yaptı. Suphi'yi tekdir ettim. Git o pis herife söyle. Burada rüşvetçi yoktur. O kendi, raşi, mürteşi, mürketip, her şeydir. Herkesi kendi gibi zannetmesin." İşte bu bizi Hidiv'le tutuşturdu. Artık Hidiv, "Rıza Nur beni mahvetti. Ben de ona yapacağım" diye herkesin yanında bağırıyormuş. Nihayet Ankara'ya Rauf'a bizi şikayet etmiş. Rauf sersem adandır. Başvekil sıfatıyle İsmet'e "Ne demek, Hidiv Türk teb'asıdır. Himaye etmiyorsunuz. Bilakis aleyhine hareket ediyorsunuz. İşini yapın" mealinde bir şifre verdi. Ona İsmet aleyhine olsun da ne olursa olsun, hemen kullanır. İsmet köpürdü. "Bak Rauf ne yazıyor. Bu adamın imanını gevretecğim" dedi. Bunun da hassas noktası Rauf. Rauf onu tekdir ediyor ya. O da ona elinden gelen her şeyi yapacak. Dedim ki, "Hidiv bize rüşvet teklif etti idi. Bunu ona cevap yaz." "Hah" dedi. Ve yazdı. Rauf'un şiddeti, ateşi saman alevi gibi geçip söndü. Mesele de kapandı.

Etrafında Suriye arapları da para aldıklarından efendilerine imtikalen aleyhime koyuldular. Hatta Lozan gazetesinde aleyhime bir makale bile yazdırmağa muvaffak oldular. Bunun için kimbilir gazeteye ne kadar para vermişlerdir. Makaleyi bana gösterdiler. Saçma ve laftan ibaret ve hiç bir ithamı havi olmayan bir şey. Zaten böyle şeylere aldıdığım yok."

Hayat ve Hatıratım / Rıza Nur
Cilt 3. S. 1133-34-35

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.