Kadriye Hanım
"...Kadriye Hanım adında Ressam Ali Rıza beyin kızı tabanca alıp Mustafa Kemal'i vurmak için Ankara'ya gitmiş. Mustafa Kemal'den randevu istemiş. Bu suretle yanaşıp öldürecekmiş. Bu, hükümetin fikri. Ve gazeteler böyle yazıyor. Hadi kadın, erkek bütün bu aileyi hatta görüştükleri insanları hapse soktular. Gazeteler gayet hamiyetle yazıyor. Ali Rıza bey kıymetli bir ressamdır. Herkes tarafından sevilmiş, bir adam, değerli bir artisttir. İhtiyardır da. Damarlarında pek fazla tansiyon vardır, hastadır. Zavallı aylarca yattı. İstintak, muhakeme, şahit, bir şey yok. Gazeteler istintaklarda mühim şeyler meydana çıktığını yazıyorlar. Şu bizim gazeteler ne namussuz, ne yalancı, ne dalkavuk şeylerdir. Hiç acımazlar. Nihayet men'i muhakeme ile çıktılar.
Mes'ele şöyle olmuştur: Bu kadın kocasına iş bulmak için Ankara'ya gitmiş. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'ya misafir olmuş. Şükrü Kaya suikasd yapacak diye kadını Mustafa Kemal'e haber vermiş. İş başlamış. Bu iş Şükrü Kaya'nın kara lekesidir diyorlar.
Men'i muhakemeye Gazi fena kızmış. Bağırmış çağırmış. Halbuki bunların idamını emretmiş idi. Mahmud Esad'ı çağırmış: "Hani Takriri Sükun'suz işleri istediğimiz gibi mahkemelerde görecektin. Karı yeniden tevkif edile" demiş. Onlar da yeniden tevkiflerine karar vermiş. İstanbul tevkif etmiş ise de Adliye Vekili muhakemeyi İzmirRe nakletti. Çirkinlik, yolsuzluk, haksızlık üst üstüne. İstanbul'da ve Ankara'da olmuş bir vak'anın muhakemesi niye nasıl başka yere nakledilebilir? Gazeteler yine ehemmiyetle "Yeni mühim cürümler bulundu" diye propagandaya başladılar. Bu sefer yüzlerce şahid dinlediler. Bir Ermeni'yi de hapsettiler. Güya, bu işte Rauf'lar ve İngilizlerin de parmağı varmış. Demek Türkiye'de olsaydı Rauf'u bu vesile-i cemile ile yakalayacaklardı. Zavallılar yine aylarca hapis yattılar. Orda da beraet edip çıktılar. Kadın sonra müddeiumumi aleyhine dava açtı. Fakat davayı senelerce sürdüreceklerdir.
Bir safır için neler oluyor, nice vatandaş aylarca hapis, hürriyetinden mahrum. Şimdi bunların müsebbiblerini, başta Şükrü Kaya ve Adliye Vekili, tabi Hükümet Reisi sıfatıyla İsmet, sonra Mustafa Kemal hapsedilmeliydi. Bu adaleti kim yapacak?"
Rıza Nur
Hayat ve Hatıratım Cilt 4 S. 1459
Mes'ele şöyle olmuştur: Bu kadın kocasına iş bulmak için Ankara'ya gitmiş. Dahiliye Vekili Şükrü Kaya'ya misafir olmuş. Şükrü Kaya suikasd yapacak diye kadını Mustafa Kemal'e haber vermiş. İş başlamış. Bu iş Şükrü Kaya'nın kara lekesidir diyorlar.
Men'i muhakemeye Gazi fena kızmış. Bağırmış çağırmış. Halbuki bunların idamını emretmiş idi. Mahmud Esad'ı çağırmış: "Hani Takriri Sükun'suz işleri istediğimiz gibi mahkemelerde görecektin. Karı yeniden tevkif edile" demiş. Onlar da yeniden tevkiflerine karar vermiş. İstanbul tevkif etmiş ise de Adliye Vekili muhakemeyi İzmirRe nakletti. Çirkinlik, yolsuzluk, haksızlık üst üstüne. İstanbul'da ve Ankara'da olmuş bir vak'anın muhakemesi niye nasıl başka yere nakledilebilir? Gazeteler yine ehemmiyetle "Yeni mühim cürümler bulundu" diye propagandaya başladılar. Bu sefer yüzlerce şahid dinlediler. Bir Ermeni'yi de hapsettiler. Güya, bu işte Rauf'lar ve İngilizlerin de parmağı varmış. Demek Türkiye'de olsaydı Rauf'u bu vesile-i cemile ile yakalayacaklardı. Zavallılar yine aylarca hapis yattılar. Orda da beraet edip çıktılar. Kadın sonra müddeiumumi aleyhine dava açtı. Fakat davayı senelerce sürdüreceklerdir.
Bir safır için neler oluyor, nice vatandaş aylarca hapis, hürriyetinden mahrum. Şimdi bunların müsebbiblerini, başta Şükrü Kaya ve Adliye Vekili, tabi Hükümet Reisi sıfatıyla İsmet, sonra Mustafa Kemal hapsedilmeliydi. Bu adaleti kim yapacak?"
Rıza Nur
Hayat ve Hatıratım Cilt 4 S. 1459
Hiç yorum yok: