Kemalettin Sami Gökçen
Kemaleddin Sami orduda irtikabı olan -ki Ali Hikmet Paşa açıktan önüne gelene söylüyor- hapishane gardiyanı bir Arnavut'un oğludur. Eskişehir Ordu merkesi iken kardeşine askeri müteahhidlik yaptırıp bu süretle para vuruyor. Bir taıkm irtibabından evrakı, Divan-ı Harb'de. Halbuki Eskişehir'e kumandan İsmet de kardeşi Kambur Rıza'ya müteahhidlik yaptırıyor. Tabii yağlı kuyrukları İsmet kardeşine verdiriyor. Buradan aralarında zıddiyet başlıyor. Bu sefer kemaleddin Sami, Hükümet dairesinde İsmet'e gidiyor. Bağırıp çağırıyor, kavga ediyorlar. Bir gün de Kemaleddin adeta hükümeti basar gibi Hey'et'i Vekile içtima halinde iken zorla içeri giriyor. İsmet köpürüyor. İşte demek def'i lazım gelenlerden biri daha. Hemen Berlin'e sefir yapıp sürdüler. Kemaleddin Sami de yerini buldu. Orda sefirlik değil, hala tacirlik yapıyor. Kardeşi İstanbul ve Berlin arasında mekik dokuyor. Diplomatik koli namıyla ticaret eşyası kaçırıyor. Bir defa da yakalanıyor. Bu mühim bir skandaldır, kapatıyorlar. Alman fabrika ve şirketlerine, "Ancak bana müracaat ederek Türkiye ile bir imtiyaz ve satış işi müzakere edebilirsiniz" diyor. Alman şirketleri Alman hükümetine şikayet ediyorlar. Hatta Yunkers Şirketi Kemaleddin'e yazdığı bir mektupta "Yakamızı bırak" diye bağırmıştır. Çirkin şey. Sefirler böyle şeyle meşgul olamaz. Konsolos, evet, başka işi yok. Kardeşi Türkiye'de zeytinyağı fabrikaları açıyor. Babaları ölünce anaları evlerinin bahçekine zerzevat eker, sırdında çarşıya getirir, satardı. Sinop'taki evlerini de fakirliğe numune olarak görmek lazımdı. Karısının eski kocası olan Abdülhamid'in oğlundan bir kızı var. Tıpkı prenstir. Bu aileye Türk toprağında oturmak kanunen yasaktır. Sefarethane Türk topraığı demektir. O da sefarethanede. Bu kanunu bu efendilerimiz yaptılar ama buna mani olmuyorlar. Kemaleddin çok akıllı şeymiş, bu kadınla da evlenerek yağlı kuyruğa konmuştur.
Kemaleddin sefirliğinden evvel Sinop'a gelmiş, meb'us sıfatıyla dolaşmış, "Çerkesleri imha edeceğim" demiş. Arnavutları kim imha etsin bilmem. Ahaliye damızlık at hediye edeceğini söylemiş. ahali bunu bana sordular, durdular. At göndereceği yok. Söylemiş... Niteni göndermedi. Vaadinden utanmak adeti yok. Şu adamı meb'usluğu için de adam sanıp bütün eşrafa defalarca tavsiyelerde bulunmuştum.
Bunlardan başka sefirlik işini de iyi yapamadı. Bir aralık Ren tarafına gitmiş, orda nutuk vermiş: "Fransızlar zulmediyorlar. Yazık, yasız size Almanlar! Bizden ibret alıp isyan edip bunları atamadınız" demiş. Bu nutuk günlerce Fransız matbuatına sermaye oldu. Ne tedbirsizlik. Senin nene lazım? Bir sefirin söylemeyeceği bir şey varsa o da budur. Böyle adam artık sefirlikte duramazdı. Ama Ankara'dan uzak durması İsmet'çe matluptur. Ve Kemaleddin, Mustafa Kemal'in adamıdır. Kaldı."
Rıza Nur
Hayat ve Hatıratım Cil 4 S. 1293
Hiç yorum yok: