Saffet Arıkan
"...Vaktiyle Moskova'da Ruslardan aldığımız paradan yüz bin Rus altınını Safvet alıp Almanya'ya gitmiş. Avrupa'da bu parayı kamilen ve Nuri (Kütahya meb'usu) ile beraber zevkle yemiş. Devletin cephaneye o şiddetli ihtiyacı zamanında bir tane fişek bile göndermemişti. Müdafaa-i Milliye Vekaleti'nde Divan-ı Harp Safvet'in taht-ı muhakemeye alınmasına karar vermişti. Tahkikat için Almanya'ya hey'etler gönderilmişti. Bunlar Safvet'in irtik
abını tesbit etmişler, lüzum-u muhakemesi için raporlar vermişlerdi. Bu tahkikata memur olanlardan biri de şimdi İş Bankası Umum Müdürü olan Celal idi.
Biz Lozan'da idik. Celal tahkikatını yapmış, Lozan'a gelmişti. Kendisine meseleyi sormuştum. "Sarih bir surette irtikaptır." demişti. Bu sefer Hey'et-i Vekile'de bu işi resmen Kazım'a sordum. Ve izahat vermesini teklif ettim. Kazım "Bütün muhtelif hey'etlerin raporları Safvet'in taht-ı muhakemeye alınmasında müttefiktir." dedi. "O halde neye taht-ı muhakemeye almıyorsunuz?" dedim. Sustu, önüne baktı. Zorladım, "Cevap ver! Bu vahim bir iştir. Bilhassa ben alakadarım. O parayı Ruslardan biz aldık. Sonra fuhşiyat ile yensin... olur mu?" dedim. Susuyor. "Söylesene" diyorum, susuyor. Ne yapsam olmadı. Sustu ve bir kelime dahi söyleyemedi. Bu mes'eleyi ben bir kaç defa daha Hey'et-i Vekile'de mevzuu bahsettim. Kazım'a bir şey söyletemedim.
Bir gün Mustafa Kemal hasta imiş. Latife Hanım beni çağırdı. Gittim. Yatak odasına aldılar. Baktım, Safvet ve Nuri Mustafa Kemal'in yanında. Derhal muamma halloldu. Nuri Selaniklidir. Oradan Mustafa Kemal'in ahbabıdır. En sadık adamıdır. Dünyanın en et kafalısı da bu adamdır. Vaktiyle onu Mustafa Kemal Ankara valisi yapmıştı. o kadar sersemce hareket etmişti ki, kendi kaldırmağa mecbur olmuştu. Fakat yine daima yanındadır. Çünkü ona kadın bulur, para ve rüşvet dalaveresine vasıtalık eder.
Meğerse Kazım'ın söyleyememesi Mustafa Kemal korkusu imiş. Bu adamlarda devlet işi talidir, şahsi işleri her şeyin fevkindedir. Zaten Kazım ittihatçıların Serez komitesi azasından ve cinayetleri olan Harb-i umumide yaptığı irtikapları dosyaları İrtikap Tetkik Komisyonu'nda yığılı, sarhoş, luti, hasılı tam bir ittir. Ben bu kadar cahil ve akılsız adam görmedim. Hey'et-i Vekile'de lafa karışmasdı. Karıştığı nadirdir. Onda da bu adamın bir defa makul laf söylediğini bilmem. Çerkes Ethem meselesinde ona hıyanet ve Mustafa Kemal'e casusluk ettiğinden terfih etmiş, Müdafaa-i Milliye vekilliğine kadar yükselmiştir. Müdafaa-i Milliye vekili iken, kendisinin ferikliğe terfihini kendi eliyle inha etmişti. Buna herkes şaşmıştır. Sonra Meclis Reisi de oldu. Şükrü, Sarı Efe (Mülazim Edip) onun Serez komite arkadaşlarıdır. Bir rivayete göre sonra İzmir'de yapılan suikastı da bunlar Kazım'a söylemişler, beraber imişler. Kazım vak'ayı Mustafa Kemal'e haber vermiş. O da terör yapmak için iyi bir vesile edip malum asıp kesmeleri yapmıştır.
Sonra tahkikatım gösterdi ki mustafa kemal bunların muhakeme evrakını Müdafaa-i Milliye'den almış ve işin durulmasını Kazım'a emretmiş imiş.
Nihayet Safvet Mustafa Kemal'in en emin adamı, sadık bendesi oldu. Meb'usluk ve Halk Fırkası'nın katib-i Umumiliğini kazandı. Mustafa Kemal Yamandır. Sistemi budur. Namuslu adam istemez. Hep böyle bir cinayeti, bir irtikabı, bir yüz karası olanları seçer, etrafına alın, en mühim işleri onlara gördürür. Çünkü elinde dehdid silahı vardır. Onlar şahsına sadakattan ayrılamaz. Birgün sadakatsızlık etseler "irtikabını mahkemede yürütürüm" der. Nitekim ittihatçı Talat Paşa da böyle yapardı. Bu sistem şahsi hükümet, tecebbür, tegallüp, despotizm, sirtak ve ilh... emsali bir idare sistemidir. Ve onun için mükemmel biçilmiş kumaştır. Fakat hakiki ve namuskar bir hükümet için olamaz. Vakıa yüzkaralarından dolayı böyle adamlar kımıldayamazlar ama kötülük onları mevkie getirdiğinden kötülüğün daha yenilerini de yaparlar. Kötülüğe alet olurlar. Bu da devleti milleti yıkar.
Mustafa Kemal kendi de bunlar gibidir. Bu sebeple böylelerini sevip etrafına almıştır. Son zamanlarda bazı kimseler "Gazi'nin etrafına fena adamlar toplandı, işler fena gidiyor" diyorlar. Bunlar pek gafil insanlardır. Bunu Abdülhamid için de söylüyorlar. Halbuki etraflarına adamları padişahlar toplar. Yoksa adamlar onların etrafına kendilerini toplamaz. Onlar sevdiklerini seçerler."
Rıza Nur
Hayat ve Hatıratım Cilt 3 S. 1184-85-86
abını tesbit etmişler, lüzum-u muhakemesi için raporlar vermişlerdi. Bu tahkikata memur olanlardan biri de şimdi İş Bankası Umum Müdürü olan Celal idi.
Biz Lozan'da idik. Celal tahkikatını yapmış, Lozan'a gelmişti. Kendisine meseleyi sormuştum. "Sarih bir surette irtikaptır." demişti. Bu sefer Hey'et-i Vekile'de bu işi resmen Kazım'a sordum. Ve izahat vermesini teklif ettim. Kazım "Bütün muhtelif hey'etlerin raporları Safvet'in taht-ı muhakemeye alınmasında müttefiktir." dedi. "O halde neye taht-ı muhakemeye almıyorsunuz?" dedim. Sustu, önüne baktı. Zorladım, "Cevap ver! Bu vahim bir iştir. Bilhassa ben alakadarım. O parayı Ruslardan biz aldık. Sonra fuhşiyat ile yensin... olur mu?" dedim. Susuyor. "Söylesene" diyorum, susuyor. Ne yapsam olmadı. Sustu ve bir kelime dahi söyleyemedi. Bu mes'eleyi ben bir kaç defa daha Hey'et-i Vekile'de mevzuu bahsettim. Kazım'a bir şey söyletemedim.
Bir gün Mustafa Kemal hasta imiş. Latife Hanım beni çağırdı. Gittim. Yatak odasına aldılar. Baktım, Safvet ve Nuri Mustafa Kemal'in yanında. Derhal muamma halloldu. Nuri Selaniklidir. Oradan Mustafa Kemal'in ahbabıdır. En sadık adamıdır. Dünyanın en et kafalısı da bu adamdır. Vaktiyle onu Mustafa Kemal Ankara valisi yapmıştı. o kadar sersemce hareket etmişti ki, kendi kaldırmağa mecbur olmuştu. Fakat yine daima yanındadır. Çünkü ona kadın bulur, para ve rüşvet dalaveresine vasıtalık eder.
Meğerse Kazım'ın söyleyememesi Mustafa Kemal korkusu imiş. Bu adamlarda devlet işi talidir, şahsi işleri her şeyin fevkindedir. Zaten Kazım ittihatçıların Serez komitesi azasından ve cinayetleri olan Harb-i umumide yaptığı irtikapları dosyaları İrtikap Tetkik Komisyonu'nda yığılı, sarhoş, luti, hasılı tam bir ittir. Ben bu kadar cahil ve akılsız adam görmedim. Hey'et-i Vekile'de lafa karışmasdı. Karıştığı nadirdir. Onda da bu adamın bir defa makul laf söylediğini bilmem. Çerkes Ethem meselesinde ona hıyanet ve Mustafa Kemal'e casusluk ettiğinden terfih etmiş, Müdafaa-i Milliye vekilliğine kadar yükselmiştir. Müdafaa-i Milliye vekili iken, kendisinin ferikliğe terfihini kendi eliyle inha etmişti. Buna herkes şaşmıştır. Sonra Meclis Reisi de oldu. Şükrü, Sarı Efe (Mülazim Edip) onun Serez komite arkadaşlarıdır. Bir rivayete göre sonra İzmir'de yapılan suikastı da bunlar Kazım'a söylemişler, beraber imişler. Kazım vak'ayı Mustafa Kemal'e haber vermiş. O da terör yapmak için iyi bir vesile edip malum asıp kesmeleri yapmıştır.
Sonra tahkikatım gösterdi ki mustafa kemal bunların muhakeme evrakını Müdafaa-i Milliye'den almış ve işin durulmasını Kazım'a emretmiş imiş.
Nihayet Safvet Mustafa Kemal'in en emin adamı, sadık bendesi oldu. Meb'usluk ve Halk Fırkası'nın katib-i Umumiliğini kazandı. Mustafa Kemal Yamandır. Sistemi budur. Namuslu adam istemez. Hep böyle bir cinayeti, bir irtikabı, bir yüz karası olanları seçer, etrafına alın, en mühim işleri onlara gördürür. Çünkü elinde dehdid silahı vardır. Onlar şahsına sadakattan ayrılamaz. Birgün sadakatsızlık etseler "irtikabını mahkemede yürütürüm" der. Nitekim ittihatçı Talat Paşa da böyle yapardı. Bu sistem şahsi hükümet, tecebbür, tegallüp, despotizm, sirtak ve ilh... emsali bir idare sistemidir. Ve onun için mükemmel biçilmiş kumaştır. Fakat hakiki ve namuskar bir hükümet için olamaz. Vakıa yüzkaralarından dolayı böyle adamlar kımıldayamazlar ama kötülük onları mevkie getirdiğinden kötülüğün daha yenilerini de yaparlar. Kötülüğe alet olurlar. Bu da devleti milleti yıkar.
Mustafa Kemal kendi de bunlar gibidir. Bu sebeple böylelerini sevip etrafına almıştır. Son zamanlarda bazı kimseler "Gazi'nin etrafına fena adamlar toplandı, işler fena gidiyor" diyorlar. Bunlar pek gafil insanlardır. Bunu Abdülhamid için de söylüyorlar. Halbuki etraflarına adamları padişahlar toplar. Yoksa adamlar onların etrafına kendilerini toplamaz. Onlar sevdiklerini seçerler."
Rıza Nur
Hayat ve Hatıratım Cilt 3 S. 1184-85-86
Hiç yorum yok: