Olan biten

Görüşme notları 22 Mayıs 2009

Öcalan: Gül adım atmazsa tasfiye edilir

Öcalan, Ağustos'ta açıklayacağı yol haritası için, 'Devlet içinde bu güne kadar çözümün önünde engel olan kimdir? Diye soracağım. Bugüne kadar devlet içinde monolitik, şovenist, faşist kesimler çözümün önünde engel oldu. Ben bunları yaparken açıkça söylüyorum; o tarihten bugüne kadar çözüme engel olanlardan hesap soracağım' dedi. Öcalan, eğer adım atılmazsa Kürtlere 'Bunlar çözüm istemiyorlar' diyeceğini söyledi. Başbakan'a 'demokratik siyasetin önünü açması' çağrısında bulunan Öcalan, Gül'ün adım atmaması durumunda tasfiye edileceğini kaydetti. Öcalan, muhafazakâr, liberal ve radikal demokratlara da 'bir araya gelin' çağrısını yaptı.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgiye göre görüşmede son günlerde artan operasyonlara değinen Öcalan, 'Son dönem operasyonların imha amaçlı olduğu tartışılıyor. Bunları devlet içinde bir kesim yapıyor. Ergenekon'un işidir. Bunların resmi devlet olduğunu söylemiyorum ama devlet içinde etkili bir kesimdir. AKP demokratik adımları atmazsa sıkışır, bunlar tarafından sıkıştırılır. Bu kesimin vatandan anladığı siyaset ve ranttır. Bunların iktidardan ve devletten anladığı kendilerine ve kendi yarenlerine devlet imkânlarını peşkeş çekmektir. Bunlarınki tekel ve talan ekonomisidir' dedi.

Eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in görevdeyken bir sözüne atıfta bulunan Öcalan, şu değerlendirmeyi yaptı: 'Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanlığı'ndan ayrılmadan önce bunlar için; 'bu zihniyet İttihat Terakki Komitacılığı zihniyetidir' demişti. Eski Adalet Bakanı görevinden dolayı onları biliyor, tanıyor. Bu sözü boşuna söylemiyor. İttihat Terakki zihniyeti gücünü hala koruyor. Ergenekon'un bir kısmı cezaevinde olsa da zihniyeti halen işbaşındadır. Ergenekoncular halen güçlüdür. Bunların yüzyıllık bir geçmişi var. İttihat Terakki Komitacılığı zihniyeti bu dönemde her şey yapabilir. Bilge Köyü, Diyarbakır olayı, İttihat Terakki Komitacılığının devamı olan Ergenekon'un işidir. Bunun gibi yüzlerce, binlerce eylem gerçekleştirdiler. İttihat ve Terakki ilk işlerinden biri, 1908'de Dr. Nazım'ı öldürdüler. Sonra Sultan Abdulhamit'e Meşrutiyet adı altında müdahale ettiler. Bab-ı Ali'ye baskın düzenlediler. Sultan Abdulhamit Padişahtı. Padişah demek, sözü kanun demektir, bütün yetkileri elinde bulunduran tek yetkili kişi demektir. Sultan Abdulhamit'i enterne ettiler. Sürgün ettiler. Sultan Abdulhamit'i enterne eden zihniyet 'i de enterne etti, yapanlar İngilizler ve İngilizlerin işbirlikçileridir. Bu açıdan Abdulhamit ile 'i birbirine benzetiyorum, mukayese ediyorum, 'e de müdahale ettiler, kuşattılar. de sonra onlarla uzlaştı. Aslında tarihçiler ile Abdulhamit'i karşılaştırabilir, araştırabilirler.'

1924'TEN SONRA M. 'İ KUŞATTILAR

' 'i tarihi olarak nereye oturtabiliriz diye düşünüyorum' diyen Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: ' , Kürtlerle işbirliği yaparak bu mücadeleye başladı. 1921 Anayasası Kürtlerle işbirliğini esas alarak hazırlanmıştır. Kürtler, Kürdistan Mebusu olarak Meclis'te yer aldılar. , Cumhuriyet kurulduktan sonra da Kürtlere ilişkin düşüncesinden vazgeçmemiştir. Ocak 1924'te de Kürtlere Muhtariyet verilmesi fikrini dile getirmiştir. Resmi belgelerde de var, görmüyorlar mı bunu? Bu tarihten sonra 'i kuşattılar. bu fikrinden vazgeçmek zorunda bırakıldı. Kürtler de o dönemde 'i tam olarak anlayamadılar, sonra bilinen isyanlar oldu.'

MENDERES'İ ERGENEKONCULARA İDAM ETTİRDİLER

Aydın Menderes'in Demokrat Parti'den istifa etmesini değerlendiren Öcalan, şu hussuslara dikat çekti: 'Menderes niçin idam edildiğini bilmiyordu. Oğul Menderes Demokrat Parti'den istifa etmiş, bu önemli bir noktadır. Şöyle diyor; 'Cindoruk, Demirel'in hukuki temsilcisidir.' Cindoruk Demokrat Parti'nin hukuki, Demirel fiili başkandır. Menderes niçin istifa ediyor? Çünkü bunların babasının ölümünde rolleri vardır. Bunlar o zaman Menderes'le birlikte olmalarına rağmen Menderes'in idamında pasif kalmışlardır. Oğul Menderes, Demirel, Cindoruk onları babasının ölümünden dolaylı olarak sorumlu tutuyor. Nesnel olarak idam edenlerle birlikte hareket etmişlerdir. 6-7 Eylül Olayları, Kıbrıs'taki katliamlar ve Rumların sürülmesi gibi olaylar Gladionun işidir. Amerika'da Rum lobisi çok güçlüdür. Menderes'i o zaman 6-7 Eylül Olayları, Kıbrıs'taki katliamdan sorumlu tutarak Ergenekonculara idam ettirdiler. Oğlu, babasının ölümünü bence iyi çözmüştür. Turgut Özal'ın ailesi, özellikle oğlu, 'babam öldürüldü' diyor. Bunu kimin yaptığını söylemiyorlar! Bunu onların söylemeleri çok daha önemlidir ama aile bunu söylemiyor, demokrat aydınlar söylüyor! Kardeşi Bakan oldu, bunu söylüyor, oğlu bunu söylüyor ama bir türlü bunu yapanları açıklamaya cesaret edemiyorlar, 'Meclis araştırsın!' diyorlar. Sorumluluğu Meclis'e atıyorlar!'

CHP VE MHP ERGENEKON'UN SİVİL KANADIDIR

CHP ve MHP'nin Ergenekon'daki rolüne dikkat çeken Öcalan, şöyle devam etti: 'Bu dönemde beli bir ayrışma olacaktır. CHP ve MHP Ergenekon'un sivil kanadıdır, Baykal Ergenekon'un avukatı olduğunu söylüyor. MHP de tamamen Ergenekon içindedir. Baykal ve Bahçeli rollerini çok iyi oynuyorlar. Ergenekon'un her alanda yapılanmaları var; askeri, sivil her alanda. Birçok alanı örgütlemişler. Bunlar araştırılırsa çok daha büyük şeyler ortaya çıkar. Bu yakınlarda haberi yapılan; öldürülen Rus milletvekili Gallina Storovoitovna ile İran'da Millet Partisi'nin Başkanı olan Daryush Foruhar benim gidebileceğim yerlerle ilgili çalışmalar yapmış. 20 Kasım'da öldürülmüşler. Bu öldürme olayı Gafur adında birisinin vasıtasıyla Özbek'e rapor ediliyor. Özbek, bir sendikanın başkanıdır. Hâlbuki bir sendika başkanının bu işlerle ne ilgisi olabilir? Ama aslında bu bir sendika değil, sendika adı altında örgütlenmeler yapıyorlar. Ergenekon yurt içinde de yurt dışında da hukuk tanımıyor. Bu raporda beni 98'de etkisizleştirmek için İtalya'ya 26 kişiyi nasıl soktuklarını anlatıyor. İtalyanları nasıl etkilediğini anlatıyor. Kaldı ki bu öldürme olayları, bu olaylar sadece bir aylık programlarıdır. Eğer araştırılırsa çok kapsamlı olaylar ağı ortaya çıkar. Başka sendikalar da işin içinde var. Kıbrıs'taki seçimlere kadar müdahale ediyorlar.'

ERGENEKON'UN BÜYÜK KISMI DIŞARDA

'Ergenekon büyük bir kapandır. Bu kapandan çıkmak öyle kolay değildir. Buradan çıkmaya çalışanı öldürüyorlar' diyen Öcalan, 'Gazetelerde Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşi, Yazıcıoğlunun telefonun hafızasının kendisine teslim edilmeden önce silindiğini söylüyor. Bunu eşi söylüyor! Bilge Köyü'ndeki katliamı kimse tam olarak bilmiyor, ben de tam olarak bilmiyorum niçin yaptıklarını? Bilge Köyü'ndeki katliamın nedenini basın ortaya çıkaramadı. Demokrasi mücadelesi adına gazetecilik yapan kişiler de bu olayın üzerine yeterince gidemediler. Niye gidemediler, çünkü çizgiyi takip etmiyorlar. Bu katliamı yaptıktan sonra bize mal edeceklerdi. Eğer o muhtar ölmeden önce konuşmasaydı olaylar ortaya çıkmayabilirdi, üzerimize yıkabilirlerdi. Bu konuda herkes dikkat etmelidir. Diyarbakır'daki olayı da bizim üzerimize yıkmaya çalıştılar. Ergenekon operasyonunda yakalananlar Ergenekon'un sadece bir kısmıdır, bunlar devede kulak bile değil, devede kıl bile diyemeyeceğimiz kadardır. Ergenekon'un büyük kısmı daha dışarıdadır. AKP, Erdoğan'a suikast planı ortaya çıkınca alelacele Ergenekon operasyonu için düğmeye bastı' diye konuştu.

GÜL ADIM ATMAZSA TASFİYE EDECEKLER

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e açılan davanın Ergenekon işi olduğunu kaydeden Öcalan, dava için şunları söyledi: 'Ergenekon çözüm önünde engel olmak istiyor. Çözümü engellemek için yeni şeyler yapmak isteyebilirler. Cumhurbaşkanı Gül'e de bu nedenle dava açıyorlar? Bu dava açan hâkimin durumu da ilginçtir. Eğer bağlantıları araştırılırsa bu davanın Ergenekon işi olduğu ortaya çıkacaktır. Cumhurbaşkanı'na dava açılması tam bir kepazeliktir. Aslında Abdullah Gül'ün o trilyonluk davada suçu da yok, o paralarla bir ilgisi de yoktur. Cumhurbaşkanı'na dava açılıyorsa, her şeyi yapabilirler demektir. Bu dönemde Cumhurbaşkanı ve AKP, demokratik adımlar atmak zorundadır. Cumhurbaşkanı'nın bunu dile getirmesi de boşuna değildir. Eğer adımlar atmazsa onu da tasfiye edecekler. Ya Abdullah Gül, adımlar attırarak onların gücünü azaltacaktır ya da onlar Abdullah Gül'ü enterne edecektir.'

1921 ANAYASASI KÜRTLERLE TÜRKLERİN ORTAK ANAYASASIDIR

Öcalan, bu hafta da Kürt sorununun çözümüne değindi. Öcalan, çözüm için şunları dile getirdi: 'Çözüm olacaksa 1921 Anayasası esas alınmalıdır. Bundan başka bir belge tanımam. Bu tarihi bir belgedir. Bunun üzerine yoğunlaşacağım. 1921 Anayasası ayrılıkçı bir anayasa değildir, birleştiricidir, Misak-ı Milli sınırlarını kapsar, ayrışma yoktur. Kürdistan milletvekilliği vardır, Kürtler için muhtariyet vardır. 1921 Anayasası demokratik çerçevede bir anayasadır; Kürtlerle Türklerin ortak ulusal kurtuluş belgesidir. Bu anayasa Kürtlerle Türklerin ortak anayasasıdır. İçinde Kürtlere muhtariyet vardır. Musul-Kerkük'ü de içine alıyor, Suriye ve Irak'taki Kürtleri de içine alıyor hatta Türkmenleri de içine alıyor. Ben bugün bu bölgeleri içine alsın demiyorum ama diyalog olmalıdır. Diğer parçalardaki Kürtler için de çözüm gündeme gelmelidir.'

ERGENEKON DAHA DA SIKIŞTIRACAK

'Barışın önünde sürekli engel çıkarabilirler. Abdullah Gül'e dava açılması, DTP milletvekillerinin ifadeye zorlanmaları, Bilge Köyü katliamı, Diyarbakır olayı, bunlar hep Ergenekon'un çözümü engelleme çabalarıdır. Bunlar Ergenekon'un sıkıştırmalarıdır, daha da sıkıştıracaklardır' diyen Öcalan, şunları ifade etti: 'Radyoda dinledim. Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamalarının altındaki neden olarak MİT Müsteşarı Emre Taner'in Cumhurbaşkanı'na sunduğu rapor gösteriliyordu. Cumhurbaşkanı'na bir rapor sunmuş. Gül'e açılan dava, Emre Taner'in Kürt sorununa ilişkin bir raporu Cumhurbaşkanı'na sunmasından sonra açılıyor. Her yerde böyle engeller çıkaracaklardır. Orduda da herkes aynı düşünmüyor. Bazı yerlerde yoğun çatışmalar yaşanıyor, bazı yerlerde de yaşanmıyor ya da az yaşanıyor. Bu da şunu gösteriyor; ordudaki yerel birimler kendi inisiyatiflerini kullanabiliyorlar. Ordunun merkezi de bu operasyonları yapıyor olabilir. Ama biliyorsunuz, ordu içinde de farklı düşünenler var. Hilmi Özkök dört tane darbeyi kendisine dayatılmasına rağmen engelledi. Darbe yapılmasını kabul etmedi. Her alanda bu böyledir. Seçime de müdahale ettiler. Ağrı ve Halfeti'deki seçim sonuçlarına da müdahale ettiler. Her yerde bunlar müdahale ediyorlar demek istemiyorum ama güçlü oldukları yerlerde inisiyatiflerini kullanıyor, müdahale ediyorlar.'

BU DÖNEMDE AYRIŞMALAR OLACAKTIR

Bu dönemde ayrışmaların olacağını belirten Öcalan, 'AKP de bu dönemde belki adımlar atabilir. Bülent Arınç gibiler demokratik adımlara hız kazandırabilir. Çünkü onlar da kendi aralarında yoğun olarak tartışıyorlar. Ergenekon AKP'nin içinde de önemli ölçüde vardır. Bunlar arasında fikri uzlaşmazlık olacaktır. Bu dönemde ayrışacaklardır. CHP'nin tamamı karşıdır demiyorum. CHP içinde bu sorunun çözümünü isteyen kesimler de var. Bu dönemde ayrışma olacaktır. Ergenekon'u savunanlar ile demokrasiyi savunanlar arasında bir ayrışma olacak. Bülent Arınç da söylüyor, 'biz muhafazakâr demokratız' diyor' dedi.

MUHAFAZAKÂR, LİBERAL VE RADİKAL DEMOKRATLAR BİR ARAYA GELMELİ

'Türkiye'deki demokrasi bloğunu üçe ayırıyorum' diyen Öcalan, üç bloğu şöyle izah etti: 'Birincisi muhafazakâr demokratlar, AKP içindeki bazı kesimler. İkincisi Liberal demokratlar; Taraf çevresi ve diğer birçok aydın. Üçüncüsü Radikal demokratlar. Ben kendimi ve DTP'yi bu şekilde değerlendiriyorum. Bir de bu blokta yer alan demokratik solu da bu grupta değerlendiriyorum. Yani radikal demokratik sol, Ergenekoncu sol ile Radikal Demokratik Sol kesin olarak ayrışmalıdır. Demokratik çözüm için Demokratik sol ile arayış konferansları yapılabilmelidir. Bu konular da konferanslarda derinliğine tartışılmalı, Çatı Partisi'ne ilişkin örgütlenme tamamlanabilmelidir. Eğer Türkiye'de barış ve demokrasinin gelmesini istiyorsak muhafazakâr demokratlar, liberal demokratlar ve radikal demokratlar bir araya gelmeli ve birlikte hareket etmelidirler. Bu üçü birlikte Demokrasi Bloğunda bir araya gelebilmelidirler. Yoksa Ergenekon'a karşı başarılı olamazlar, başarı şansını bulamazlar. Hangi blok kazanacak? Bunu çalışmalar belirleyecek.'

ERDOĞAN'A ÇAĞRI: DEMOKRATİK SİYASETİN ÖNÜNÜ AÇ

Öcalan, 'Burada AKP'ye çağrıda bulunuyorum, ne yapacaklarsa açık olarak halkın önünde yapmalıdırlar. Kendi çözüm önerilerini ortaya koymalıdırlar' dedi. Öcalan, hükümete şu çağrıda bulundu: 'Ben burada Başbakan'a da sesleniyorum. Eğer Menderes ve Özal gibi olmak istemiyorlarsa demokratik siyasetin önünü açmalıdır. Bu çok önemlidir. Mesela bu konuda İtalya'yı örnek alabilirler. İtalya bu konuda biraz başarılı oldu ama tam değil. Onların halen Berlusconileri var. Ama İspanya daha demokratik hale geldi, daha gelişti. Zapetero demokratik siyasetin önünün açılması konusunda başarılı oldu.

MEŞRU SAVUNMA ÇOK ÖNEMLİDİR

Öcalan, son dönemlerde artan operasyonlara da dikkat çekti. Öcalan, 'Birçok operasyonlar yapılıyor. Meşru savunma çok önemlidir. Bir böcek bile kendini savunmak için çırpınır. Bütün herkes, bütün gruplar için geçerlidir. Sadece gerilla için söylemiyorum, gerilla sivil ayrımı yapmıyorum herkes için söylüyorum, DTP için de söylüyorum. Bir gül dahi kendini savunmak için etrafında dikenler oluşturur. Ben daha önceki savunmalarımda da söylemiştim. Benim meşru savunma ile ilgili görüşlerimi DTP'den Kandil'e kadar hiç kimse yanlış anlamamalıdır' dedi.

Herkesin kendi öz savunmasını geliştirmesi gerektiğini söyleyen Öcalan, meşru savunmayla ilgili şunları söyledi: 'Meşru savunmayı herkes yapar. Ben öz savunma kavramını bunun için geliştirdim. Her grubun herkesin, kadınların, özellikle kadınların kendilerini savunmaları gerektiğinden sözediyorum. Kendi öz savunmalarını geliştirmeleri gerektiğini söylüyorum. Aynı şey DTP için de geçerlidir. Bilinç ve iradeleriyle kendilerini korumayı bilmelidirler. Kadınlar için de daha önce kendilerini korumayı bilmelidirler demiştim. İlginçtir, savunma yapmaları gerekenleri de ben savunmak durumunda kalıyorum. Her grup, herkes kendi bulunduğu alanda kendi savunmasını yapar. Ben illa herkes aynı savunmayı yapsın demiyorum. Diyarbakır Barosu bölgedeki binlerce fail-i meçhulü araştırabilmeli, bu konuda bunların açığa çıkarılması için çalışmalar yapabilmeli. Mesela bir hukukçu-avukat o alanda çalışırsa binlerce şey ortaya çıkarır. Bu konuda çok önemli büyük savunmalar hazırlanabilir. Hukukun siyasi temelleri vardır, hukuk siyasete dayanır, hukukun arkasında siyaset vardır. Hukuku bilmek için siyaseti bilmek gerekir. Siyaseti bilmek, siyaset yapmak için de ideolojiyi çözmek gerekir.'

MEŞRU SAVUNMA EKSİKSİZ UYGULANMALI

Öcalan, şöyle devam etti: 'Tarihi bir süreçten geçiyoruz. Herkes sorumlu davranmalıdır. Demokratik mücadeleyle, siyasetle uğraşıyorsanız çok ciddi olmak zorundasınız. Hepiniz ciddiyetsiz yaklaşıyorsunuz. Bu ciddiyetsiz kişiliği daha önce çözümlemiştim. Daha önceki savunmalarımda gül örneğini vermiştim. Bir bitki, bir böcek bile kendini savunuyorsa bir insan tabi ki kendini savunacaktır. Meşru savunma eksiksiz uygulanmalıdır.'

DTP VEKİLLERİNİ KUŞATARAK BOĞMAK İSTİYORLAR

Öcalan, DTP'li vekillerin zorla ifadeye çağrılmalarını da değerlendirdi. Bunun bir hukuksuzluk olduğunu söyleyen Öcalan, 'DTP milletvekillerini de zorla ifadeye çağırıyorlar. Bu hukuksuzluktur. Aslında bu bir kuşatmadır. Kuşatarak boğmak istiyorlar, onları teslim almak istiyor. DTP'li milletvekilleri bunları iyi görmelidir, bu oyunlara gelmemelidir. Eğer ifade vermeye gitselerdi onları içeri alırlardı ve bu onurlu bir tutum da olmazdı. Onları da Leyla onlar gibi içeri almak istiyorlar. DTP milletvekillerinin dokunulmazlıkları var, bunu da kullanarak her türlü tedbirlerini alsınlar' dedi.

ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDE ENGEL OLANLARDAN HESAP SORACAĞIM

Cumhurbaşkanı Gül'ün Kürt sorunuyla ilgili sözlerine bir kez daha dikkat çeken Öcalan, şunları kaydetti: 'Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Herkes üzerine düşeni yapmalıdır' diyor. Cumhurbaşkanı olarak bunu söylediğine göre bildiği bazı şeyler olmalı. Bu işler öyle basit değil. Benim burada dar bir hareket alanım var. Ama yürümesini biliyorum. Sizin çok geniş hareket alanlarınız var, imkânlarınız çok ama yürümesini bilmiyorsunuz. Biz bugüne kadar bir çatışmasızlık sürecini geliştirdik. Daha önce çatışmasızlık için çağrı yapmıştım. Demokratik çözümün gelişebilmesi için çatışmasızlık kararının desteklenmesi çağrısını yapmıştım. Ağustos'un sonuna kadar ben de bir yol haritası açıklayacağım. Bu görüşlerimi devlete de sunacağım. Bunları yaparken ta 1921 Anayasasını esas alıp buradan başlatacağım. Devlet içinde bu güne kadar çözümün önünde engel olan kimdir? Diye soracağım. Bugüne kadar devlet içinde monolitik, şovenist, faşist kesimler çözümün önünde engel oldu. Ben bunları yaparken açıkça söylüyorum; o tarihten bugüne kadar çözüme engel olanlardan hesap soracağım. Bu açıklayacağım yol haritasından sonra bazı adımlar herhalde atılır. Eğer atılmazsa demokratik çözüm gelişmezse ben Kürtlere diyeceğim ki olmadı, bunlar çözüm istemiyorlar. Bunlar bugüne kadar sorunu çözmediler, bundan sonra da monolitik, şovenist, faşist politikalarına devam edecekler. AKP'yi de deşifre edeceğim. Kürtlere de 'Siz bunlara karşı ne yapacaksanız kendiniz yaparsınız, kendi kararınızı kendiniz alırsınız. Ben burada bu koşullarda kimseyi yönetemem. Ondan sonrası için ben sorumlu değilim' diyeceğim. Ben burada manevi bir şahsiyetim. On bir yıldır barış için çalışıyorum. Ben burada yönetemem, onlar kendi çalışmaları için önderlerini belirlerler.'

CEZAEVİNDEKİLERE SELAMLAR

Öcalan, son olarak kendisine gelen mektupları değerlendirdi: 'Cezaevlerinden bana gelen mektuplar var. Yarısını vermediler. Edirne, Tekirdağ, Bolu, Konya ve diğer birçok cezaevinden gelen mektuplar var. Bolu Cezaevi'nden mektup gönderen biri diyor ki: 'Ben kapitalist moderniteyi şimdi çözümledim, demokratik moderniteyi şimdi daha iyi anladım. Bu konudaki bilincimi yeni geliştirdim. Her şeyi şimdi daha iyi anlıyorum.' Bu çok önemlidir, bu cümle benim için yeterlidir. Bu tür çalışmalar önemlidir. Yine Bingöl Cezaevi'nden birinin kadınlarla ilgili çalışması var. Hepsine selamlarımı iletiyorum, çalışmalarını önemsiyorum. Cezaevindekilere arkadaşlara ve herkese selamlarımı iletiyorum.'

22 Mayıs 2009 tarihli Görüşme Notu'dur

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.