Olan biten

Wikileaks belgelerini nasıl okudum?

Panopticon
- Amerikalıların hükümete karşı sergiledikleri derin güvensizliğe bakarak, bundan böyle, AKP politikalarının asıl emelinin Büyük Orta Doğu Projesi'nde Amerika'nın güdümünde eşbaşkanlık elde etmek olduğunu söyleyen hükümet karşıtı -ulusalcı- çevrelerin en güçlü argümanlarının dayanaksız kaldığı söylenebilecek. Belgelerin açıklanmasının görünür sonuçlarından biri bu. Doğrusu bundan o kadar emin olmamak gerekir. Belgeler, AKP'yi, kendinden önceki hükümetlerle karşılaştırarak anti-Amerikan olduğunu söylemiyor. Hatta, 16 Şubat 2010 tarihinde kaleme alınan bir belgede AKP'ye karşı pozisyon almış bazı ordu çevrelerinin ABD'yi PKK'ya çeşitli yollardan silah sağlamakla suçladığına ilişkin ifadelere rastlanıyor. Buna bakarak, ordu ile ABD arasındaki kontrastın daha bariz olduğu bile söylenebilir. Yani AKP öncesi dönem hakkında hiç bir belgede (belki de henüz) "bizim çocuklar" diye sözedilmiyor. Aksine, bütün aykırılıklarına karşın, AKP'ye kendi rolü için sahne verilmesi gerektiği, müdahale edilecekse bile henüz onun zamanının gelmediği ve belki de hiç gelmeyeceği ifadeleri var. Yani önceki dönemlerde yumuşak olan değerlendirmelerin, AKP döneminde yerini daha sert bir üsluba bıraktığını belgelendiremiyoruz.

- Belgelerin açıklanmasıyla ilgili gözden kaçırılmaması gereken bir nokta da şudur: Tıpkı Hanefi Avcı'nın ofisinde  ele geçirildiği iddia edilen 52 farklı kişiye ait ses kayıtlarının ortaya çıkması ve sesi kaydedilenlerden bazılarının çağrılarak kayıtların dinletilmesi olayında görüldüğü gibi, adı kriptolara geçmiş olması muhtemel bütün çevrelerin derin bir suskunluğa gömülmesi beklenebilecek bir gelişmedir. Bu, vaktiyle kriptoluk sözler etmiş adaylar ve aday adaylarının bugünden itibaren gösterecekleri her türlü tavra, en azından sonradan kendisiyle çelişme endişesi eşlik edeceği anlamına gelir. Böylece belgeler,Foucault'un şeffaf hücrelerinin yerine getirdiği işlevi üstlenmiş oluyor. Belgelerin tamamının yayınlanmasının on yıllar alacağı söylendiğine göre bu endişe, bazıları için kalıcıdır. Bunlar, yargılanmalarına bile gerek kalmadan müebbete hüküm giymiş oluyorlar. Bu psikolojinin diplomatik sonuçlarının, belgelerin ifşa edilen kısmının yol açacağı sonuçlardan daha etkili ve sinsi olacağı anlamına gelir. Şeffaf hücre mekanizmasının etkileri, Julian Assange'ın niyetini bile aşan noktalara varabilir ve gerçek bir kimyasal silah gibi işleyebilir. Nitekim, Assange'ın yayınlanmak için sırada bekleyen belgelerle ilgili olarak bazı adresler gösterip durması, bu etkiyi bir parça açığa çıkartıyor.

- ABD Dışişleri Bakanı Clinton'ın ABD'nin uluslararası politikalarının Washington'dan belirlendiğini söylemesinin dışında, belgelerin itibarını zedeleyebilecek herhangi bir söz sarfetmemesi dikkat çekici. Tam tersine Clinton, diplomatlarına sahip çıkarak, onların ülke çıkarları için ve ABD devletinin politikaları doğrultusunda çalışan kahramanlar olduğunu söylüyor. Hatta bazı kriptolar, bu bilgilerin bizzat ABD Dışişleri tarafından diplomatlara sipariş edildiğini gösteriyor. Örneğin Clinton imzalı bir belgede New York'ta bulunan BM merkezindeki ABD temsilcilerinin öncelikleri sıralanırken "Kuzey Koreli üst düzey diplomatların biyografik ve biyometrik özellikleri" hakkında bilgi toplanması isteniyor. Clinton, diplomatlarının istihbarat kabiliyetlerine güvenmekte haklı olduğunu zaten biliyordu. Bunu şimdi biz de biliyoruz. Herhalde "istihbarata hedef oluşturan devletlerin bundan zarar görmesi, çalışmaların takdir edilesi olduğu gerçeğini değiştirmez" denmiş oluyor. Bu tutum, ortalığa savrulan iddialarla ilgili açıklama bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmadığı gibi, başta Clinton'la ilk görüşen Davutoğlu olmak üzere, ABD'den açıklama yapmasını talep eden de olmadı. Bunun, sadece İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı olduğu ileri sürülen Tayyip Erdoğan açısından bakıldığında bile ciddi ve acil bir ihtiyaç olduğu sanılıyordu.

- Belgeler dolayısıyla kamusal yarar ve sorumlu yayıncılık konularındaki tartışmanın yeni kavramlarla devam ettirilmesi ihtiyacı ortaya çıkıyor. Gazetecinin mesleği "beyan etme"ye değil, iletmeye dayanıyor. Bunun temel kabul olarak benimsenmesi lazım. Gazeteciye ilaveten eşik bekçiliği rolü yüklemenin elbette savunulabilir. gerekçeleri var. Ancak bu gerekçelerin anlamlı olabilmesi için, gazetecinin herkes için değişmez olan değer yargılarını temsil ettiğinin kabulü gerekiyor. Medyanın tekelci yapısını ve çıkarlarını, ekonomik ve siyasi çıkar odaklarıyla birleştirmiş olmasını bir yana bıraksak bile, sadece beşer oluşu, yani, dini inançları, sınıfsal ilgileri, cinsiyeti, zevkleri ve kültürel mensubiyeti gibi faktörler bile, gazeteciyi sözünü ettiğimiz "saf değer yargısı"nı temsil kabiliyetinden uzaklaştıracak etkiler olarak sayılır. Bu, mesajların ayıklanmadan iletilmesinin ortaya çıkaracağı sakıncalara dikkat çekilirken gözden kaçan bir husus. Hedef kitle içinde tanımlanan hiç kimsenin, Başbakan'ın İsvirçe'deki banka hesaplarıyla ilgili belgeyi işittiği için kulaklarının ahlak dışı bir tacize maruz kaldığını düşündüğünü, bunu duymasının önceden engellenmesini tercih edeceğini sanmam. Bu belgenin eşikte ayıklanması, mesajların her zaman sağlıklı bir süzgeçten geçirildiği anlamına gelmez. Tam tersine, aynı ölçüde tartışmalı başka mesajlar lehine bir tercihte bulunulduğu anlamına gelir.  

1 yorum:

  1. Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın, Wikileaks'te yayımlanan belgelerle ilgili olarak Türkiye'den, hükümetten ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan özür dilediğini de açıkladı.

    BBC

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.