Olan biten

Krizden çıkış için önerilerim...

Resimde BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın twitter hesabından 8 haziran tarihinin akşam saatlerinde attığı twitt görülüyor. 

Sahiden, bizzat şahidi olduğum için doğrulayabilirim, üzerinde "Diyarbakır" yazılı TOMA'lar, kaportayı epeyce çizdirmiş.

Şüphesiz yediği taşlar yüzünden. 

Peki, nasıl gelebilmiş onlar Ankara'ya?

Allah muhafaza, o arada bölücüler, "fırsat bu fırsat" deyip vatanı kıtır kıtır bölüverseler n'olacak?

Yoksa Diyarbakır, tövbe edip TOMA yerine şeytan taşlamaya mı karar vermiş?

Valla başka bir izah gelmiyor insanın aklına. 

Sahiden de, Gezi direnişi başladığından bu yana, en ücra yerleşim birimlerinden gelen tencere tava sesleri Başbakan'a "Gürültü kirliliği yapıyorsunuz. İşte bak, asıl çevre meselesi bu" dedirtirken, Kürt illerinde. asayiş amirlerinin yüzünü ağartacak bir "huzur", efendime söyleyeyim bir "istikrar" ve, nasıl denir, bir "güven" ortamları gırla gitmekte...

Başbakan'ın "marjinal" diyerek, ayıklaya ayıklaya bitiremediği gruplar, heykele bayrak yapıştırma yarışına girmiş, kimi AKP mebusları bile kendi evlatlarını Taksim girdabından kurtaramamışken, Selahattin Demirtaş, "Biz ırkçılarla yan yana gelmeyiz" demekte... 

Öcalan, yarım ağızla selam ettikten hemen sonra, Gezi'nin aklı bir karış havada direnişçilerini, şöven unsurlar hususunda ikaz eylemekte...    

Kürt illeri, "aman sürece zarar gelmesin" endişesiyle düğünde bile halaya durmaktan çekinirken...

O esnada İmralı'da...

Taksim'i biber gazına boğan, insanların kafasını gözünü patlatan hükümetle bir pazarlığın pazarı bölüşülmekte... 

"Müzakere süreci" denen bir perdenin arkasına gizlendiği için, içeriğini Öcalan ve muhataplarından başka kimseciklerin bilmediği bu görüşmelerden daha önce hiç gelmemiş demokrasiler gelecekmiş bu memlekete. 

Hiç merak etmemeliymişiz... 

Polis kurşunuyla ölenlere, yarılan kafalara, patlatılan gözlere takılıp aklımıza kötü ihtimaller getirmemeliymişiz. 

Sakın ola ki "süreç"e zeval getirmemeliymişiz...

Memleketin, bölünemeyecek en küçük parçasına kadar bölünmesini can-ı gönülden dileyen biri olarak, yarından tezi yok ortaya çıkmasını özlediğim gelişmeler şunlardır:

- BDP içinde, Kürt hareketinin idealleriyle ittifak etmiş ne kadar parlamenter varsa, bağımsızlıklarını ilan ederek partiyi terketmelidir.

- Barış Meclisi, HDK ve hatta KCK, derhal kendilerini "süreç" denen boyunduruktan kurtarmalı, hükümetle Taksim muhalefeti arasında tercihlerini ilan etmelidir. 

- Abdullah Öcalan, polis şiddeti sona erdirilene kadar müzakerelerin askıya alındığını duraksamadan ilan etmelidir. Aksi halde Taksim'de planlı tatbikat gerçekleştiren faşizmin, koalisyon ortağı olarak anılacaktır. 

Taksim inisiyatifi adına müzakere yürütecek görüşmeciler için hükümetle uzlaşma önerilerim de var. 

Aslında önerilerim kısaca, Başbakan tarafından dillendirilen bütün tezlerin kabul edildiğinin ilan edilmesinden ibaret. "Eee, daha daha ne var ne yok?" kısmı abartılmayacaksa, müzakerenin on dakikadan fazla vakit almaması lazım.  

- Divan Oteli, Gökkafes ve Hilton başta olmak üzere, Taksim'de ve civarda, Başbakan'ın yakınmalarına konu olmuş ne kadar bina varsa, derhal yıkılmalı, tam da Başbakan'ın özlediği biçimde yeşil alan haline getirilmelidir. 

- Sabancı ve Koç Üniversiteleri, vakit geçirilmeden tahliye edilmeli, yıkılmalı ve kapladığı alanlar önceki durumlarına uygun biçimde ağaçlandırılmalıdır. 

- Başbakan'ın küsmesine sebep ne kadar plaza, gökdelen ve benzeri yapılaşma varsa, bu alınganlığı giderecek ölçülerde "tıraşlanmalı"dır. 

- Bütün tasarruf sahipleri, tam da Başbakan'ın çağrısına uygun olarak özel bankalardaki hesaplarını kapatmaya ve tasarruflarını devlet bankalarına aktarmaya teşvik edilmelidir. 

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına ve onun seçimle gelmiş hükümetine dayatma, telkin ve tavsiyelerde bulunan bütün dış mihraklara ağzının payı verilmeli, Taksim'deki gençlerin masum hassasiyetini istismar eden ABD, İsrail ve AB üyesi ülkelerle diplomatik ilişkiler behemahal sonlandırılmalı, NATO, CENTO ve bilhassa UEFA üyeliklerinden çekilme kararı ilan edilmelidir. 

- Hükümet kanadına verilen bütün bu "taviz"lere karşılık, Gezi Parkı, bugünkü haliyle korunmalıdır. 

Bu kadar.

Nokta.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.