Olan biten

Organize şube değil, evlendirme dairesi mübarek!

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi, gözaltındaki Ergenekon sanığının cep telefonuna Hizbut Tahrir'in rehberini aktararak kanıt imal etmeye çalıştığını kabul etti. Şube, İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesi'ne geçtiğimiz yılın son günlerinde gönderdiği yazıda "Hizbut Tahrir üyesi Oğuz Kazancı'nın telefonuna ait rehber bilgilerinin yanlışlıkla sanığa ait telefona eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir" deniyor. 

Bu günlerde eksikliği hiç hissedilmeyen nedenlerden herhangi biriyle gözaltına alınırsanız yandınız. Siz sessiz kalma hakkınız olduğunu, sadece söyleyeceklerinizin aleyhinizde kullanılacağını zannededurun. Hele bir de cep telefonunu kaptırdıysanız değil mahkemenin atayacağı avukat, feriştahı gelse yardım edemez. Artık 11 Eylül saldırısı dahil, envai çeşit eylemin elebaşı olarak suçlanmabilmeniz için bütün deliller elde demektir.

Olamaz mı diyorsunuz? Alın size taptaze bir örnek: İkinci Ergenekon davasında tutuklu olarak yargılanan Teğmen Mehmet Ali Çelebi, İstanbul Organize Suçlar Şubesi'nce, cep telefonu rehberine örgüt telefonlarının ilave edilmesi yoluyla üretilmiş delillere dayanılarak neredeyse ikibuçuk yıldır hapiste tutuluyor.

Nüfus cüzdanının "Medeni hali" bölümünde hasbelkader "Bekar" yazıyor olmasaydı, allah bilir Çelebi daha çok ikibuçuk yıllar yatardı. Tezgah bu kadar hapislikten sonra, bu "medeni vaziyet" azizliği ve rehberin aktarılması sırasında yaşanan zaman darlığı sayesinde deşifre oldu.

Buradan anlıyoruz ki, Organize Suçlar Şubesi'nde bu işle iştigal eden elemanın da işi zor. Rehbere 139 yeni kayıt girmek için tanınan toplam süre sadece 60 dakika. Dolayısıyla akrabayı taallukata delalet ettiği hissini fazlasıyla uyandıran  "eşim", "kaynanam", "bacanak" şeklinde isimlendirilmiş kayıtlar da, olduğu gibi Çelebi'nin rehberindeki alfabetik sıralamada kendilerine bir yer ayarlayıp yerleşivermiş. Anlayacağınız kutsal bağlar, bu sefer yanlış aileleri yanlış düğümlerle bağlamış.

Vaziyet, sosyal çevresinde meydana gelen bu tuhaf ve ani genişlemeye sevinmekle şaşırmak arasında kararsız kalan Çelebi'nin, avukatları aracılığıyla mahkemeden konunun araştırılmasını istemesiyle açıklığa kavuşuyor. Bunun için tüm SİM kartların telefonuna ait HTS raporlarının ve telefonunda kayıtlı bulunan numaraların zamansal olarak sıralanmış halde tespiti için Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı'na (TİB) yazı yazılıyor.

TİB tarafından hazırlanan raporda belirtildiğine göre 19 Eylül 2008’de Merkez Komutanlığı’ndan bir polis memuruna teslim edilen gözaltındaki Çelebi’nin cep telefonu, aynı gün saat 22.52.42-23.54.05 zaman diliminde 1 saat 23 saniye “usulsüz” olarak açılmış. Çelebi'nin avukatları, bu bir saatlik süre zarfında rehbere girilen ilave kayıt sayısının 139 olduğunu söylüyor.

Bu gelişmeler üzerine İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nden konuyla ilgili rapor isteyen Mahkemeye cevap geçtiğimiz yılın sonunda, yılbaşı arifesinde ulaştı. Şubeden gelen yazıda, “Kazancı’nın telefonuna ait rehber bilgilerinin sehven Çelebi’nin telefonuna ait rehber dökümlerinin içerisine eklenmiş olabileceği değerlendirilmiştir” deniyor.

Siz siz olun, gözaltına alınma ihtimali sezerseniz cep telefonunuzu derhal, üstünde köprüsü olan, debisi yüksek bir akarsuya fırlatın ve teslim olurken ıslıkla olisin asla çıkaramayacağı bir türküyü çalın.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.