Olan biten

Ak Saray'ın muhalefet stratejileri için mana ve ehemmiyeti

"Türikye'de rejim için kritik olan bir şey, belki feminizm için kritik olmayabilir."

Bu lafı, Anargi tartışmaları kitaplarının ikincisinde Handan Koç söyülüyor. Sanırım feminist gruplar için kilometre taşı sayılan oturumlardan birinde.

Bunun ne demek olduğu, anlam biraz daha aşırılaştırılırsa daha iyi anlaşılacak. Bence bu şu demek: Türkiye'de rejim için kritik olan şey, feminizm için bilakis ve bilhassa  kritik olmamalıdır. Türkiye'de rejim için kritik olan şey, üç beş tane kendisinden bizi yönetmesini talep ettiğimiz kişi dışında, hiç bir ...izm tarafından kritik sayılmamalıdır. Kritik olmayışından emin olmak gerekmez. Olmayabilir değil; değildir. Eğer bu kritik dediğimiz şey, bundan sonra nasıl yönetileceğimiz meselesine dairse, zaten bunu konuşamıyor olmalıydık. Bizi yönetmesi için davet ettiğimiz biri olmasaydı, onun bizi yönetmek hakkında şu aşamada nasıl başka planlar yapmaya başladığı da derdimiz olmayacaktı. "Ama olmuş bir kere, şimdi mesele çok acil", diyemezsin. Bir sonraki başka bir acil duruma da, işte bu aciliyet kuluçka olacak. Zaten şimdiki kriz de, hangi akla hizmetle koşturduysak, geçmiş bir aciliyete koşturmamız yüzünden bizim derdimiz haline gelmiş bulunuyor.

Mesela aciliyeti nedeniyle bunu, pikniğe gitmek gibi bir önceliğin önüne geçirmeniz, sizi politikanın içine değil, başkalarının politikasının içine doğru bir dışarıya itekler. Kendi politikanızı, geri dönmenizi beklerken bulmayacaksınız. Keskin bir perspektif ancak, önceliklerin hangi sıralamada dizildiğini, aralarındaki mesafeyle birlikte gösterebilir. Keskin bir perspektif için, geniş açı yetmez. Vizörüne göz yerleştirmelisiniz.

Bana kalırsa bunu, tekke ve zaviyelerin örgütlenme modelini canlandırarak hayata geçirebiliriz. Sapkın mezhepler halinde örgütlenmeliyiz. Reality show programlarındaki iş üstünde yakalanmış üfürüçüyü gözlerinizin önüne getirin. Kameranın spot ışığı adamın gözünü aldığından, uyku mahmuru gibi görünüyor herif. Bilinmeyen bir dünyadan, bizimkine uyandırılmış gibi. Bir köşede az önce üfürüklemekte olduğu hatun kişi kadrajın kararsızlığı içinde gölgeye batmış bir durumda ve üstünkörü...

O sırada diyelim, Milli Güvenlik Kurulu'nda insanlar birbirine anayasa kitapçığı fırlatıyor. Bu adam, bu krize vaziyet etmeyi kaçırdığına yazıklanıyormuş gibi görünmez. Aynı kriz, hayatının geri kalan kısmında da şahsi gündemine dahil olamayacak. Bu kamera tacizi olmasa, iki dünya tamamen birbirinden uzak iki uzay gibi kendi akışına devam edecekti. Görünüş tamamen bu izlenime efekt verir.

Fethullah Gülen cemaatinin kendisini mazur göstermek isterken çehresine tercih ettiği ifadeye dikkat edin. "Biz dünyevi işlerle meşgul değiliz. Gidin az ileride oynayın da zikrimize konsantre olabilelim" tadında bir ifadedir bu. "Biz de oyuna dahiliz ve oyuna dahil olmaktan başka önceliğimiz yok" diyenler, kitleyi bilinçlendirmek filan türü faaliyetler yürüterek krizin manşetlere çıkabilmesine basamak oluyorlar.

İktidarı devirmek ya da devrim filan yapmak ile ilgili iddiaların siyasetleri, yani bu gerekçelerle siyasal süreçlere katılmış olanlar, bir alternatife değil, cari olana biat ilan etmiş oluyorlar. Cari iktidar yapısı, aksi koşulda yapamayacağını, onların sayesinde yaparak kendini yeniden ve daha gürbüzleşmiş halde üretiyor.

Bunun böyle tanımlanabilecek bir sorun, çözümünün de bu şekilde tarif edilebilecek kadar basit oluşu tuhaf değil mi? Tuhaf. AKP'nin seçimlerde makarna ve bulgur dağıtarak oy toplamasından şikayet eden hiç kimsenin aklına, başbakanlık makamındaki 'canım canım' mobilyalardan başlamak üzere, bütün kamu kurum ve kuruluşlarını yağmalamayı vaat etmek gelmiyor. Oyunu kazanmak için blöfü görüp artırmamıza bile gerek yok. Bunun zaten en başta, böyle bir yağmalama için sabırsızlananlar tarafından akıl edilmiş olması lazım gelir. Biricik programı bu olan, huni tasarımlı bir bayrakla kurulacak partiye, yeterince çatlak bir genel başkan tedarik etmek bu işi gayet iyi görürdü. Matematik eğer pozitif bir bilimse, bu teklifin kahir ekseriyetle iktidara gelmesi lazım. Bu değil, aksi akla aykırı. Hele de, karşı taraftan bulgurla, makarnayla bir yarış başlatılmış...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.