Olan biten

Fuat Uluç

Gazeteci Hıncal ve Öcal Uluç'un yarbay babası. 2003 yılında köşesinde ruh sağlığını bozduğu gerekçesiyle dinci gazeteleri ilke olarak okumadığını söyleyen Hıncal Uluç'a Yeni Şafak'ta cevap veren Sadık Albayrak, baba Uluç'un 1960'lı yıllarda ruh sağlığı bozmaya birebir mevkutelerde yayınlanan şiirlerini alıntılar.

"Bir aynasıdır o'nun şu varlık,
Şek, şüpheyi sil kökünden artık,
Sal gönlünü huzur içinde vecde..."

16 mart 2003 tarihli yazı şöyle devam ediyor:

"Şair "Aranış" adlı bu şiirini yazdığı zaman, 59. hükümet'in başbakanı 9 yaşında idi. Yani şiir, Kasım l963'de yayımlandı "Tohum" dergisinde...

Dergi'yi İstanbul İmam-Hatip Okulu Mezunları Cemiyeti adına, Ali Ayaroğlu, Ahmet Semiz ve Salih Güler (merhum) çıkarıyordu.

Bu "Aranış" şiirini kimin yazdığını merak ediyorsanız, biraz sabrediniz. Önce şiiri "tohum"un sayfalarından aktaralım:

"Aydınlığa hasretiz ezelden / Lakin ne gelir düşün ki elden."
Bir türlü çözülmüyor muamma!."
"Sonsuz, küçüğün bidayetinde / Sonsuz, büyüğün nihayetinde,
Bilmem ki nedir o kaynaşan şey? / Bilmem ki nedir coşan, taşan şey?
Yok ayna tutan bu sırra halâ!"
"Madem ki varız, şu halde varlık, / Yoklukla kucaklaşan karanlık,
Bir dalgalanan serap olur mu?"
"Taşmışsa tesadüfen ademden / Bir boşluk içinde titrerim ben.
Batan başa kainat yalansa, / Gerçek aranıp bulunmayansa,
Bundan büyük ızdırap olur mu?"

(.......)

"Fariğ değiliz siyanetinden, / Her nimet, o'nun inayetinden,
Her lütfuna hamd vazifemizdir, / Bir damla, fakat bir denizdir.,
"Elbet kılarız şükürle secde!..."(tohum, yıl:l, sayı: 2, sh: ll-l2, kasım l963)

Sakın,"Tohum"un üzerinde birtakım şüpheler atılmasın. Zira Sayın Uluç, eğlencede ve oynaşta olduğu dönemlerde bu dergide Ahmet Arvasî, Dr. Fehmi Cumalioğlu, Kemaleddin Nomer, Ayhan Songar, Mehmet Gökalp, Mehmet Turgut, Faruk K. Timurtaş, Timurtaş Uçar, Y. Bülend Bakiler, Zekaî Konrapa, Nihat Sami Banarlı, Albay Enver Tunçalp ve Refik Özdek ile Yücel Çakmaklı gibi pekçok zevat yazı yazıyordu.

Edebiyat ve düşünce dünyamızın kilometre taşlarından olan bu zevat içinde bu şiiri yazanın bir "emekli kurmay yarbay" olduğunu ve bu şiiri yazarken, şairin CKMP'nin de genel sekreteri olduğunu söylersek, sayın Uluç yine;

"-Kim bu adam?" derse, biz de deriz ki:
"-Baban'dır, baban!..."
Yani, Emekli Kurmay Yarbay Fuat Uluç!...

Hani, ilk TBMM'de isim yoklaması yapılırken, Ahmet Naim'in ismini "unvanı" ile okuması gereken "muzip" adamın biri:

"-Yabanzade Ahmet Naim!..." diye seslenince, merhum:
"- Baban'dır, baban!" diye cevap vermesi, meşhur bir meseldir.

Şimdi ise öyle bir hale geldik ki, insanlar geçmişini, "maskat-ı re'sini" bilmiyor. (Doğum yeri, demektir)

Böyle bir durumu, karşılıklı atışma ile, belgeleyelim:

Köyümüzde "Durali" adlı bir adam vardı. Müthiş bir türkücü ve cevap verme yeteneği vardı. Askerden gelen bir genç, ona çatmak ister:

"-Durali, kakavani!... Kime sattun tarlanı?"
Durali cevabı yapıştırır:
"-Yeni geldun askerden, tanimadun bobani!..."

Hasılı öyle bir hale geldik ki "babalar ve oğullar" arasında öyle uçurumlar giderek açıldı ki "ruh sağlığı"nı düzenleyecek bir toplum yapısına hasret kaldık!...

Umutsuz olmamak gerekir, baksanıza, "Tohum" dergisinde "Aranış" şiiri ile "Merhum" Fuat Uluç'un aradığı gençlik, büyümüş ve iktidar olmuştur. tohum yeşerdi, büyüdü ve tıpkı Osmanlı çınarı gibi, yeni yüzyıla doğru dal-budak salıp gelişecektir... Millet bu umut ve heyecanla hizmetler bekliyor... "

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.