Toprak reformu
TOPRAK ACISI...
Son yıllarda toprak reformunu belirli bölgelerde gerçekleştirme amacıyla iki
yasa çıkarıldı. Bunlar "Tarım Reformu Ön Tedbirler Yasası" ve "Toprak ve Tarım
Reformu Yasası" adlarını taşımaktadır. Toprak reformunun bu yasalar gereğince
uygulanması için 33 yönetmeliğin de hazırlanması gerekmektedir. Bu
yönetmeliklerden 19'u Resmi Gazetede yayımlandı. 8'i yayımlanmak üzere
hazırlandı, geri kalan 6 yönetmeliğin de hazırlıkları bitirildi, bakanımızın
masasında beklemektedir.
Bütün bu hazırlıklar ne için? Bunlar, Urfa ilindeki toprak a-ğalığının ve emek
sömürücülüğünün bir ölçüde önlenmesi için yapılmaktadır. Urfa'da 108 köyde,
1.753.340 dönüm arazi toprak ağaları tarafından kullanılmaktadır. Bu topraklar
üzerinde 4.941 köylü ailesi, yani Urfa deyişi ile 24.705 "azap" yaşamaktadır.
"Toprak ve Tarım Reformu Yasasına" göre I Mart 1975 gününe kadar 41köyde
899.000 dönüm arazinin kamulaştırılması ve kamulaştırılan bu arazinin, I Haziran 1975 gününe kadar I
1.300 topraksız ve az topraklı Urfalı "azap"a dağıtılması gerekmektedir, Bütün
bu çalışmaları "Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı" yürütmektedir.
Müsteşarlık, önce bölgedeki "altyapı" hizmetlerini gerçekleştirdi. Bütçede
yeterli para vardı. Yol, su, elektrik, gübreleme, tarım araçları sağlanması gibi
hizmetler yapıldı. Müsteşarlığın buraya kadar olan çalışmalarından bölgedeki
toprak sahipleri çok hoşnuttu. Çünkü bölgeye elektrik, su ve gübreleme gibi
olanaklar sağlanıyordu. Sorun bundan sonra başladı.
Müsteşarlık, Urfa'nın "Akçakale" ilçesinde 41 köyde kamulaştırma işlemlerini
tamamlamak için gece gündüz çalışıyordu. "Kızılca kıyamet" bugünlerde patlak
verdi. Toprak ağaları, şu "masum" istekleri ileri sürmekteydiler;
-Bütün Urfa'da altyapı hizmetleri bitirilmeden kamulaştırma yapılmasın...
Toprak ağaları bununla, 1985 yılına kadar zaman kazanacaklardı. Ağaların ikinci
önerileri şuydu:
-Hiç olmazsa, Akçakale'deki alt yapı hizmetleri tamamlanmadan kamulaştırma
yapılmasın... Böylece de iki üç yıl kazanacaklardı. Bir başka öneri ise şöyle
özetleniyordu:
-Bunlar kabul edilmezse, araziler "vergi değeri" üzerinden değil, bugünkü
değerlerinden kamulaştırılmalıdır...
Buna "Keban tipi zenginleşme" deniliyor. Keban barajı çevresinde topraklan
olanlar, kamulaştırma bedellerini, devlete gösterdikleri vergi üzerinden değil,
kamulaştırma anında biçilen değere göre aldılar. Yani vergi verirken,
- Arazim çok değersizdir... deyip satarken
-Arazim çok kıymetlidir... diyerek para aldılar. Urfa'nın toprak ağalan da
böyle para kazanmak istiyorlardı, işin pek şakaya gelir tarafı da yoktu.
Müsteşarlık bütün gücüyle kamulaştırmaları gerçekleştirmenin çabası içindeydi.
Bu arada siyasal değişiklikten yararlanabilirdi. Güvenoyu almamış olsa da,
istifa etse de Irmak hükümeti görev başındaydı. Toprak ve Tarım Reformu
Müsteşarlığı da Cumhuriyetçi Güven Partisi Milletvekili Devlet Bakanı Salih
Yıldız'a bağlıydı. Urfa'nın toprak ağaları hemen,
-Gökte yıldız yüz altmış, Mevlam neler yaratmış... diyerek Salih Yıldız'a
çengel atmışlardı. Salih Yıldız da Van'da "mütevazı" bir toprak ağasıydı ve
ağaların dilinden anlardı.
72
Salih Yıldız, müsteşarlığın önerdiği kadro istemlerini işleme koymamakta, hiçbir
atamayı onaylamamakta, yayına gönderilen yönetmelikleri yayımlamamakta, yani
önce "pasif direnişe" geçmektedir. Urfa bölgesinde çalışan müsteşarlık
görevlileri de açık ve kapalı yollarla tehdit edilmeye başlamıştı.
Bu arada toprak ağaları aralarında bir "gizli" toplantı yaparak -lise
öğrencileri hakkındaki gizli örgüt kurmaktan dava açan askeri savcılar duymasın-
I milyon 250 bin liralık bir "fon" topladılar, aralarından "Reşit ipek" ve
"Celal Öncel" Ankara'ya yollandı. Bu arada birdenbire "Son Havadis" gazetesinde
Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığına saldırıya geçildi. Gerekçeler ilginçti.
Müsteşarlık fazla kira veriyordu. Usulsüz atamalar yapılıyordu ve daha ilginci,
müsteşarlık ülkenin "bütünlüğüne" kastetmişti.
Milli bütünlüğümüz elden gidiyor.., türü yaygaralar, gazete sütunlarından
Parlamento kulislerine ve kürsülerine kadar yansıdı. Konu Milli Güvenlik
Kuruluna da götürüldü. Amaç, ne yapıp yapıp kamulaştırmayı önlemek, bunun için
de Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığını tümüyle "topa" tutmaktı.
Yıpratma çalışmaları, Demokratik Partinin "Toprak ve Tarım Reformu Yasası" için
açtığı davanın yeniden konu edilmesiyle sürdürüldü. Bir de, Urfa'da yeraltından
su çıkartmak çok güçtür. Bu nedenle toprak reformundan vazgeçelim... gibi bir
garip gerekçe daha ileri sürüldü. Parlamento kürsüsüne gelen Bakan Salih Yıldız,
-Hazır söz almışken... diye başlayıp sonra da,
-Bölücülük çalışmalarına izin verilmeyecektir... diye konuşarak "Son Havadis"i
doğrulamaya çalıştı. Bakan Yıldız, Urfa bölgesinde çalışan müsteşarlık
görevlileri hakkında toprak a-ğalarının şikâyetlerini dinlemek için, müsteşarı
yanına almadan Urfa'ya gitti. Urfa'da toprak ağalarıyla yemek yedi. Birlikte
Akçakale'ye gidildi. Bakan, çevreden duyulacak biçimde toprak ağası Celal
Öncel'e,
-Celal Ağabey... diyerek sesleniyor ve topraksız köylülerle de konuşurken
ağaları yanından hiç ayrılmıyordu.
Başbakanlık bütçesi görüşülürken konu "milli cephe" milletvekillerince bir kez
daha ortaya atıldı.
-Müsteşar Saim Kendir'i neden değiştirmiyorsunuz... diye sorular sorulmaya
başlandı, iki üç gün önce iki milletvekili müsteşar için soruşturma açılmasını
istedi.
Evet, Urfa'daki toprak sorununun kısa öyküsü şimdilik böyle işte. Ne yapıp yapıp
kamulaştırmayı önleyecek toprak ağaları.
Urfa'nın CHP milletvekilleri konunun peşini hiç bırakmamalı, Urfa CHP örgütü,
topraksız köylülerle birlikte yürüyüşler düzenleyerek, yasal haklarını sonuna
dek savunmalıdır. Toprak ağalarının Anayasa dışı baskılarına karşı Urfa'nın
"azap" denilen köylüleriyle, onlara birer avuç toprak dağıtmak için çabalayan
müsteşarlığın yurtsever görevlilerini yalnız bırakmayalım...
(Yeni Ortam, 1 Şubat 1975)
Son yıllarda toprak reformunu belirli bölgelerde gerçekleştirme amacıyla iki
yasa çıkarıldı. Bunlar "Tarım Reformu Ön Tedbirler Yasası" ve "Toprak ve Tarım
Reformu Yasası" adlarını taşımaktadır. Toprak reformunun bu yasalar gereğince
uygulanması için 33 yönetmeliğin de hazırlanması gerekmektedir. Bu
yönetmeliklerden 19'u Resmi Gazetede yayımlandı. 8'i yayımlanmak üzere
hazırlandı, geri kalan 6 yönetmeliğin de hazırlıkları bitirildi, bakanımızın
masasında beklemektedir.
Bütün bu hazırlıklar ne için? Bunlar, Urfa ilindeki toprak a-ğalığının ve emek
sömürücülüğünün bir ölçüde önlenmesi için yapılmaktadır. Urfa'da 108 köyde,
1.753.340 dönüm arazi toprak ağaları tarafından kullanılmaktadır. Bu topraklar
üzerinde 4.941 köylü ailesi, yani Urfa deyişi ile 24.705 "azap" yaşamaktadır.
"Toprak ve Tarım Reformu Yasasına" göre I Mart 1975 gününe kadar 41köyde
899.000 dönüm arazinin kamulaştırılması ve kamulaştırılan bu arazinin, I Haziran 1975 gününe kadar I
1.300 topraksız ve az topraklı Urfalı "azap"a dağıtılması gerekmektedir, Bütün
bu çalışmaları "Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı" yürütmektedir.
Müsteşarlık, önce bölgedeki "altyapı" hizmetlerini gerçekleştirdi. Bütçede
yeterli para vardı. Yol, su, elektrik, gübreleme, tarım araçları sağlanması gibi
hizmetler yapıldı. Müsteşarlığın buraya kadar olan çalışmalarından bölgedeki
toprak sahipleri çok hoşnuttu. Çünkü bölgeye elektrik, su ve gübreleme gibi
olanaklar sağlanıyordu. Sorun bundan sonra başladı.
Müsteşarlık, Urfa'nın "Akçakale" ilçesinde 41 köyde kamulaştırma işlemlerini
tamamlamak için gece gündüz çalışıyordu. "Kızılca kıyamet" bugünlerde patlak
verdi. Toprak ağaları, şu "masum" istekleri ileri sürmekteydiler;
-Bütün Urfa'da altyapı hizmetleri bitirilmeden kamulaştırma yapılmasın...
Toprak ağaları bununla, 1985 yılına kadar zaman kazanacaklardı. Ağaların ikinci
önerileri şuydu:
-Hiç olmazsa, Akçakale'deki alt yapı hizmetleri tamamlanmadan kamulaştırma
yapılmasın... Böylece de iki üç yıl kazanacaklardı. Bir başka öneri ise şöyle
özetleniyordu:
-Bunlar kabul edilmezse, araziler "vergi değeri" üzerinden değil, bugünkü
değerlerinden kamulaştırılmalıdır...
Buna "Keban tipi zenginleşme" deniliyor. Keban barajı çevresinde topraklan
olanlar, kamulaştırma bedellerini, devlete gösterdikleri vergi üzerinden değil,
kamulaştırma anında biçilen değere göre aldılar. Yani vergi verirken,
- Arazim çok değersizdir... deyip satarken
-Arazim çok kıymetlidir... diyerek para aldılar. Urfa'nın toprak ağalan da
böyle para kazanmak istiyorlardı, işin pek şakaya gelir tarafı da yoktu.
Müsteşarlık bütün gücüyle kamulaştırmaları gerçekleştirmenin çabası içindeydi.
Bu arada siyasal değişiklikten yararlanabilirdi. Güvenoyu almamış olsa da,
istifa etse de Irmak hükümeti görev başındaydı. Toprak ve Tarım Reformu
Müsteşarlığı da Cumhuriyetçi Güven Partisi Milletvekili Devlet Bakanı Salih
Yıldız'a bağlıydı. Urfa'nın toprak ağaları hemen,
-Gökte yıldız yüz altmış, Mevlam neler yaratmış... diyerek Salih Yıldız'a
çengel atmışlardı. Salih Yıldız da Van'da "mütevazı" bir toprak ağasıydı ve
ağaların dilinden anlardı.
72
Salih Yıldız, müsteşarlığın önerdiği kadro istemlerini işleme koymamakta, hiçbir
atamayı onaylamamakta, yayına gönderilen yönetmelikleri yayımlamamakta, yani
önce "pasif direnişe" geçmektedir. Urfa bölgesinde çalışan müsteşarlık
görevlileri de açık ve kapalı yollarla tehdit edilmeye başlamıştı.
Bu arada toprak ağaları aralarında bir "gizli" toplantı yaparak -lise
öğrencileri hakkındaki gizli örgüt kurmaktan dava açan askeri savcılar duymasın-
I milyon 250 bin liralık bir "fon" topladılar, aralarından "Reşit ipek" ve
"Celal Öncel" Ankara'ya yollandı. Bu arada birdenbire "Son Havadis" gazetesinde
Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığına saldırıya geçildi. Gerekçeler ilginçti.
Müsteşarlık fazla kira veriyordu. Usulsüz atamalar yapılıyordu ve daha ilginci,
müsteşarlık ülkenin "bütünlüğüne" kastetmişti.
Milli bütünlüğümüz elden gidiyor.., türü yaygaralar, gazete sütunlarından
Parlamento kulislerine ve kürsülerine kadar yansıdı. Konu Milli Güvenlik
Kuruluna da götürüldü. Amaç, ne yapıp yapıp kamulaştırmayı önlemek, bunun için
de Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığını tümüyle "topa" tutmaktı.
Yıpratma çalışmaları, Demokratik Partinin "Toprak ve Tarım Reformu Yasası" için
açtığı davanın yeniden konu edilmesiyle sürdürüldü. Bir de, Urfa'da yeraltından
su çıkartmak çok güçtür. Bu nedenle toprak reformundan vazgeçelim... gibi bir
garip gerekçe daha ileri sürüldü. Parlamento kürsüsüne gelen Bakan Salih Yıldız,
-Hazır söz almışken... diye başlayıp sonra da,
-Bölücülük çalışmalarına izin verilmeyecektir... diye konuşarak "Son Havadis"i
doğrulamaya çalıştı. Bakan Yıldız, Urfa bölgesinde çalışan müsteşarlık
görevlileri hakkında toprak a-ğalarının şikâyetlerini dinlemek için, müsteşarı
yanına almadan Urfa'ya gitti. Urfa'da toprak ağalarıyla yemek yedi. Birlikte
Akçakale'ye gidildi. Bakan, çevreden duyulacak biçimde toprak ağası Celal
Öncel'e,
-Celal Ağabey... diyerek sesleniyor ve topraksız köylülerle de konuşurken
ağaları yanından hiç ayrılmıyordu.
Başbakanlık bütçesi görüşülürken konu "milli cephe" milletvekillerince bir kez
daha ortaya atıldı.
-Müsteşar Saim Kendir'i neden değiştirmiyorsunuz... diye sorular sorulmaya
başlandı, iki üç gün önce iki milletvekili müsteşar için soruşturma açılmasını
istedi.
Evet, Urfa'daki toprak sorununun kısa öyküsü şimdilik böyle işte. Ne yapıp yapıp
kamulaştırmayı önleyecek toprak ağaları.
Urfa'nın CHP milletvekilleri konunun peşini hiç bırakmamalı, Urfa CHP örgütü,
topraksız köylülerle birlikte yürüyüşler düzenleyerek, yasal haklarını sonuna
dek savunmalıdır. Toprak ağalarının Anayasa dışı baskılarına karşı Urfa'nın
"azap" denilen köylüleriyle, onlara birer avuç toprak dağıtmak için çabalayan
müsteşarlığın yurtsever görevlilerini yalnız bırakmayalım...
(Yeni Ortam, 1 Şubat 1975)
Hiç yorum yok: