Olan biten

Önder Sav

AKILLANMAK...
"Milliyetçi Cephe", "bir sosyal sınıfın öteki sosyal sınıflar Çizerinde"
baskısını kurmak için toplanırken, Anayasadan, özgürlükten ve barıştan yana
olanlar da birbirleriyle uğraşmanın sarhoşluğundan kurtulmuş değiller henüz.
-Sen revizyonistsin... Sen oportünistsin... türünden tartışmaları "fraksiyon"
dergilerinde, her hafta görüyoruz. Faşizm özlemcileri bütün azgınlıklarıyla kol
gezerken, sosyalizmin savunuculuğunu kaptırmak istemeyenler bir "kültür
yarışması" gibi,
-Lenin der ki... Mao der ki... tartışmaları içinde sosyalist öğretilerin
"klasik" ilkelerini yeni baştan sergilemektedirler.
Oysa kapısını çalan, adıyla, sanıyla faşizmdir!..
Toplumumuzun bütün demokratik güçlerinin, anayasal çizgide birleşmeleri bir
siyasi zorunluluk olmuştur, işte antidemokratik yasalar, işte cezaevinde
unuttuklarımız, işte uluslararası faşizmin ahtapot kolları, işte emperyalizmin
yeni tuzakları!.. Birleşebileceğimiz somut amaçlar bunlardır...
Şimdi bunları bir yana itip "Ecevit büyük burjuvazinin adamıdır" gibi anlamsız bilgiçlik özentiieriyie
güçleri dağıtmak neden? Demokrasi kavgası vermeden, sosyalizmin "s"sinden söz
etme olanağının bulunmadığını geçtiğimiz dönemin tecrübelerinden anlamaımışsak,
hangi bilimsel öğretinin satırlarının arasında arayacağız bu gerçekleri?
"Madalyon"un bir "yüzü" böyle... Öbür yüzüne de bakalım ve bazı örnekler de
verelim:
Son zamanlarda derneklerde, barolarda, meslek odalarında seçimler
yapılagelmektedir. Bu seçimlerde sağ, Adalet Partisinden Erbakancısına ve
Türkeşçisine kadar tam bir bütünlük içinde seçimlere katılırken, "demokratik
solcu" CHP'liler ile CHP'den soldaki siyasal görüşleri benimseyenler arasında
uzlaşma kurulamadığı gibi, zaman zaman tam bir çekişme ve tartışma ortaya
çıkmaktadır.
Anlatalım...
Geçtiğimiz aylarda Ankara Barosu seçimleri yapıldı, "ilerici avukatlar" Halit
Çelenk'in başkanlığında bir listeyle seçime katıldılar. Listede Uğur
Alacakaptan, Ahmet Tahtakılıç, Doğan Tanyer gibi CHP'liler de olmasına rağmen,
bir kısım CHP'liler, AP, CGP, MHP ve MSP'lilerin destekledikleri adayın
çevresinde toplanmışlardı. Gerekçeleri de çok ilginçti:
- Kardeşim onlar da çok solcu...
Seçimleri ben de izledim. Sıkıyönetim mahkemelerinde devrimcileri mahkûm
ettirebilmek için uğraşan Ülkü Ocaklılarla muhbir hukuk müşavirleri ve öğretim
üyeleri kol kola seçimlere giderken, bazı CHP ileri gelenleri de bu
örgütlenmenin "militanları" olarak çalışmaktaydılar.
Ecevit hükümetinin Çalışma Bakanı Önder Sav, içinde kendi partisinin en yüksek
organlarının yöneticilerinin de bulunduğu listeyi seçtirmemek için, tam bir
"militan" coşkusu i-çinde çalışıyor, karşı tarafın adayını seçtirmek için
kendini paralıyordu.
"Demokratik solculuk" değildi bu. Adıyla sanıyla "antipatik solculuktu" bu
yapılan!
Haydi, bu çelişkiyi baronun kendi iç koşullarıyla açıklayalım diyelim. Fakat
bunu da kolaylıkla söyleyemiyoruz bir türlü. Başka örnekler de var çünkü.
Geçen hafta Ankara'da "Makine Mühendisleri Odası" için seçimler yapıldı.
Seçimlere üç liste girmekteydi. Birinci liste,
70
"demokratik solcular'ın oluşturduğu listeydi, ikinci listede "ilerici
demokratlar" adıyla sosyalistler, üçüncü listeyle de sağcılar seçime
katılmaktaydı.
Demokratik solcularla sosyalistler arasında bir türlü anlaşma olmadı. Sağcılar
da tam bir güç birliği içinde seçimleri kazandılar.
Oyların dağılımı ise şöyle: Sağcılar 174, demokratik solcular 163, ilerici
demokratlar 140... Yani, demokratik solcularla sosyalistler ortak listeye
seçimle girseler, seçim büyük farkla kazanılacak. Yok, girmezler... Böylece
sağcılar, aradan sıyrılarak seçimleri kazanırlar.
Şimdi bu anlattıklarımız, benzer seçimlerde aynen oluyor. Mühendislerin de pek
hesaba akılları ermiyor galiba...
Bütün bunları gördükten sonra düşünüyorum: Kendilerine ne ad verirlerse
versinler, biz ilericiler, halktan ve emekten yana olanlar, faşizm geldiğinde
sadece cezaevlerinde mi birleşeceğiz? Hiç akıllanmayacak mıyız?..
Söyleyin Allah aşkına, yanlış mı düşünüyorum?..
(Uğur Mumcu / Yeni Ortam, 31 Ocak 1975)

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.