Olan biten

Peygamberlikte kariyer fırsatları

Basketbolcular Ağaoğlu'na ölçülerini verdi
Bir kamu kuruluşunda (yok MİT değil) çalışan eski karım bütün gün kendisini gözetlediğimden tamamen emindi.

Sokakta usulca yaklaşıp aslında evlatlık olduğunu, şimdiki ebeveyni tarafından cami avlusunda bulunduğunu söylediğim hatuncağız otuzlu yaşlarında öksüz ve yetimliğini keşfetti.

Biglisayarının başında telefonuma cevap veren bir başkası, elini yakmış gibi cihazı pencereden fırlattığında, porno sitelerinde gezindiği için tarafımdan kınanmaktaydı.

Örneklerle de gösterdiğim gibi İstanbul'a kat çıkılacağı haberi benim peygamberlik kariyerimin ilk kerameti değil. Hatta en parlak deneme bile sayılmaz. Her şeyden önce, fazla basit. "İstanbul" ve "proje" lafları yanyana gelmişse zaten, geriye bunları cümle içine yerleştirmekten başka bir müşkül kalmıyor.

Amcalar, teyzeler! İstanbul boy atıyor Allah'ın izniyle. Artık kimsecikler boynu ağrımadan yüzüne bakamayacak.

Başbakan fısıldadığında Hıncal Uluç'u kulağında telefonla donabırakan proje sahiden de "İstanbul'a kat çıkılması"ymış. Artık haber büyük gazetelerde de yer bulmaya başladı. Büyükşehir Belediyesi riskli görülen konutların depreme dayanıklı hale getirilmesi karşılığında imar izniyle ilgili hükümleri esnetiyor. Binalarda yapılacak tadilat ve inşaat için mülk sahiplerinin tamamının rızası şartı da yerini çoğunluk onayına bırakıyor.

Islak tokyonun hamamda çıkardığına benzer vıcık vıcık sesler çıkartarak dişlerinin arasındaki kebap kalıntılarıyla oynayan binlerce gerdanı titrek müteahhit tetikte. Bir işaretle "hurraaaaa" diyerekten baskın verilecek. Kazma kürek girişilecek ve İstanbul'un bağrına güm güm vurulacak.

Hıncal Uluç, "Kamuoyuna açıklamak Başbakan'ın hakkı, yazmak sahne çalmak olur" diye kibarlık göstermiş, müdürlerini ve patronlarını kızdırmak pahasına haberi yazmamıştı. Hatırladınız değil mi? İşte bu, o proje. Zilyonlarca kamyon yükü para, taahhüt, inşaat, enerji, ithalat ihracat, dayanıklı tüketim malzemeleri, gıda, nalbur, kavafiye, tuhafiye, turizm, mak. san. tic. koll. ltd. a.ş...

Shit!..

Ne ararsan...

Şimdi sektörel büyüklükler ikiyle çarpılıp asalak sayılarla dört işlem oynanacak.

Yaaa!...

Hıncal Uluç yazmadıydı bunu.

Niye mi?

Ayıp olur diye...

İyi mi...

Onu terbiye eden ahlak beni fazla bağlamadığı için, işte arsızlık ediyor ve bir tahminde daha bulunuyorum: Sabah, önümüzdeki günlerde bol ilanlı sektör ekleriyle çıkacak.

Ve ben "demiştim" demeye bayılırım.

Ayıpsa ayıp...

N'apiyim...

Not: Peygamber, Farsça'dan Türkçe'ye geçmiş bir bileşik isim. Nişanyan'ın etimolojik sözlüğüne göre "Payġām", "mesaj", "ileti" anlamına geliyor. "bar" da taşıyıcı demek. Bir de bitiştiği kelimeyi "getiren", "ürün veren" anlamları katarak niteleyen "ber" soneki var. Görülebileceği gibi "Allah'ın peygamberi" demedikçe, (ki, "resul" onun karşılığı kullanılıyor) bu sözcük sayesinde, haber iletme işiyle ilgili mesleklerin mensupları için son derece kullanışlı gayet de dünyevi bir sıfat elde etmiş bulunuyoruz. İhtiyaç hisseden sormadan alabilir.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.